Aspendos ilk değil! Türkiye’de daha önceki bazı restorasyon facialarından çarpıcı örnekler

KAMİL ERYAZAR Dünyanın en önemli kültürel varlıklarından Aspendos Antik Tiyatrosu’nun aslına uygun olmayan biçimde restore edilmesi tepki toplamıştı. Ne yazık ki gözümüz gibi korumamız gereken binlerce yıllık birçok tarihi yapı ...

Aspendos ilk değil! Türkiye’de daha önceki bazı restorasyon facialarından çarpıcı örnekler (4 Ekim 2015)

KAMİL ERYAZAR

Dünyanın en önemli kültürel varlıklarından Aspendos Antik Tiyatrosu’nun aslına uygun olmayan biçimde restore edilmesi tepki toplamıştı. Ne yazık ki gözümüz gibi korumamız gereken binlerce yıllık birçok tarihi yapı aynı ‘restorasyon zulmünü’ yaşıyor. Aspendos bu konuda ilk örnek değil ancak umarız ve dileriz ki bilinçsizce tarihi yapıların katledilmesinin son örneği olur.

Antalya’nın Serik ilçesindeki iki tepe üzerinde milattan sonra 2’nci yüzyılda Marcus Aurelius döneminde inşa edilen Aspendos Antik Tiyatrosu’nun oturakları ve merdivenlerinde kullanılan beyaz mermerlerin tiyatronun koyu gri renkteki aslına uygun olmayışı, haklı olarak eleştiri ve tepkilere neden oldu.

Restorasyonda kullanılan beyaz kireç taşının tarihi dokuya uygun olmadığı, basamakların yamuk yapıldığı yönünde şikayette bulunan arkeolog Gonca Gülseven’in, ‘Bu elemana ihtiyaç bulunmamaktadır’ denilerek görevden alındığı da ortaya çıktı.

Yakın tarihimiz Aspendos benzeri restorasyon skandalları ile dolu. İşte bunlardan bazıları:

Şile Kalesi restore edildi, Sünger Bob’a benzetildi!

İstanbul'un Şile ilçesinde Cenevizlilerden kalma 2000 yıllık tarihi kale restorasyona alındı. "Ocaklı Ada Kalesi" de denilen kalenin restorasyonunun tamamlanması ardından çizgi film kahramanı ‘Sünger Bob’a benzetildi: “Demek ki Sünger Bob gerçekte varmış ve bu kalede yaşamış!”

İshak Paşa Sarayı’nın Restorasyonunda 50 Yıllık Bilinçsizliğin Üzücü Öyküsü

Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde bulunan ve UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan görkemli İshak Paşa Sarayı restorasyon konusunda yıllardır büyük bir talihsizlik yaşıyor.

Osmanlı döneminin Lale Devri’ndeki son büyük eseri ve saraydan öte bir külliye olan İshak Paşa, İstanbul Topkapı Sarayı’ndan sonra Osmanlı’da yapılan en ünlü yapılardan birisi.

1784’te kullanılmaya başlanan İshak Paşa Sarayı’nın çatısı bilinçsiz bir restorasyon çalışmasıyla çelik, alüminyum ve PVC gibi orijinaline hiç uymayan yapı malzemeleriyle kaplandı.

Haberin ayrıntısına buradan ulaşabilirsiniz.

2300 Yıllık Apollon Tapınağı’na Beyaz Çimento İle Restorasyon!

Çanakkale’deki Helenistik dönemin en önemli yapılarından sayılan Troas Antik Kenti’ndeki Apollon Tapınağı’nın merdivenleri beyaz çimento ile ‘restore’ edildi.

Aynı restorasyon çalışmasında, tapınağın üzerine bir de tonlarca ağırlıktaki mermer tozu yüklü TIR çıkarılmıştı.

Haberin ayrıntısına buradan ulaşabilirsiniz.

Bozdoğan Kemeri de Restorasyon Kurbanı Oldu!

İstanbul’un Fatih ilçesi sınırlarındaki Saraçhane’de bulunan ve İstanbul Üniversitesi Beyazıt Yerleşkesine komşu 1600 yıllık Bozdoğan Kemeri’nde restorasyon adı altında yapılan ‘tuğlalı’ müdahaleler görenleri hayrete düşürdü.

Haberin ayrıntısına buradan ulaşabilirsiniz.

Antik Tiyatrolara Restorasyon Zulmü!

Türkiye’de çoğu Roma döneminden kalma 206 antik tiyatro var. Bu rakam, dünyanın pek çok ülkesinden kat kat fazla. Roma’nın ve Bizans’ın yayıldığı topraklarda bulunan Türkiye, bu nedenle antik tiyatro zengini sayılıyor. Ancak son zamanlarda antik tiyatrolarda restorasyon adı altında yapılan çalışmalar gören herkesin tepkisini çekiyor.

Antik Tiyatroya Beton Döktüler!

Aspendos’dakinin bir benzeri kötü restorasyon örneği de daha önce yine Antalya’nın Kaş ilçesindeki binlerce yıllık Antiphellos Antik Kenti Tiyatrosu’nda yaşanmıştı. Üstüne üstlük bir de antik tiyatronun zeminine beton bile dökülmüştü!

Yine Aynı Beyaz Mermer Uyumsuzluğu!

Geçen yıl Fethiye’deki Termessos antik tiyatrosunda da eskiyen taşların yerine de yine meşhur beyaz bloklar yerleştirildi.

Nasıl Olmalı? Eksik taşların tamamlanmalı mı?

Son zamanlarda yaşanılan restorasyon facialarından sonra bu konuda uzmanların iki farklı görüşü var: Bir bölümü sadece olanın korunması gerektiğini, tarihi bir yapıtın sıfırdan yenilenemeyeceği ve o taşın orijinali yerinde yoksa bulunduğu yerin boş kalması gerektiğini savunurken, diğer bir bölümü ise dünya çapında restorasyonun anayasası olarak kabul edilen Venedik Tüzüğü’ne göre aslına uygun restore edilebileceğini savunuyor.

Konu ve çözümü ise Venedik Tüzüğü’nün 12. Maddesi’nde şöyle tanımlanıyor: "Eksik kısımların tamamlanması, bütünüyle uyumlu bir şekilde bağdaştırılmalıdır; fakat onarımın, aynı zamanda artistik ve tarihi tanıklığı yanlış bir şekilde yansıtmaması için orijinalden ayırt edilebilecek bir şekilde yapılması gereklidir." Ayrıca tüzüğün devamında da “Birleştirmekte kullanılan madde her zaman ayırt edilebilecek bir nitelikte olmalı ve bu anıtın korunmasını sağlamak ve eski haline getirmek için mümkün olduğu kadar az kullanılmalıdır” deniliyor.

Şart mıdır?

Yazıyı sonlandırırken, ‘ayrıntıda gizli’ olan ‘şeytanın avukatlığını’ yapıp, binlerce yıllık antik tiyatrolardaki ‘basamak ve oturak tamamlama’ya neden bu kadar meraklı olunduğu konusunda küçük bir ipucu verelim:

Buralar günümüzde de çeşitli konser, tiyatro, gösteri, vb etkinliklerde de kullanılıyor ya.. Eee ne kadar çok izleyici alırsa o kadar da çok bilet satılır ama değil mi?!