Yurttaş Gazeteciliği

Kamil Eryazar ‘İnternet Gazeteciliği ve Dijital Medya’ yazı dizimizin 14. Bölümü’nde, bu kez de internet ve sosyal medya ile birlikte ortaya çıkan ‘yurttaş gazeteciliği’ kavramını inceliyoruz Dünyada olup biten ve haber niteliği taşıyan her olay artık haber portalları...

Yurttaş Gazeteciliği (17 Nisan 2013)

Kamil Eryazar

‘İnternet Gazeteciliği ve Dijital Medya’ yazı dizimizin 14. Bölümü’nde, bu kez de internet ve sosyal medya ile birlikte ortaya çıkan ‘yurttaş gazeteciliği’ kavramını inceliyoruz

Dünyada olup biten ve haber niteliği taşıyan her olay artık haber portalları ve televizyon haber kanallarından önce sosyal medyaya düşmektedir. Metinler 140 karaktere sığdırılıp ‘tweet’ olarak Twitter’dan, metin ve görüntüler Facebook’tan, videolar You Tube’dan, fotoğraflar ise Instagram ve Flickr gibi sitelerden aynı anda tüm dünya ile paylaşılmaktadır.

Türkiye’de internet çok pahalı olmasına karşın, bağlantı hızı ve kalitesi çok düşük olduğu için videoları izlemek zor olmaktadır. Sık sık “loading” uyarısı ile bölünen videolar, bir süre sonra izleyiciyi bu isteğinden vazgeçirmektedir.

Gelişmiş iletişim teknolojisinin hızlı bireysel kullanımı, bilgi akışının denetimini devlet tekelinden çıkarmaktadır.

İnternet ve sosyal medya sonrası oluşan, ceplerindeki multimedya özellikli akıllı cep telefonları ve dijital fotoğraf+video kameralarla donanmış yurttaş gazeteciler, bir zamanlar, önce İHA (İhlas Haber Ajansı), sonra da CHA (Cihan Haber Ajansı) nın yaygın olarak kurduğu ‘sokak muhabirleri’ ağını bile bugün artık geride bırakmışlardır.

Önceki yıllardaki, Olacak O Kadar programının fenomeni ‘tam teçhizatlı kameraman’ Cevat Kelle’yi bile kıskandıracak bu sosyal medya muhabirleri, internete 7/24 haber/içerik yüklemektedir.

Üstelik bu amatör haber/içerikler, sonradan büyük televizyon haber kanalları ve internet haber portalları tarafından da kullanılmaktadır.

Dijital Enternasyonal!

Harvard Üniversitesi’nde iletişim toplumbilimleri araştırmaları yapan Berkman Merkezi’nin Yöneticisi James F. Moore’ye göre, günümüzde blogger’lar ‘birinci güç’ olan ulus-devletlere karşı, global/dijital ölçekte örgütlenmiş ve aydınlanmış yurttaşı temsilen ‘ikinci güç’ü oluşturuyorlar. Moore, ayrıca bu global bilinç ve gücün dünyayı değiştirebileceğini de ekliyor.

Coğrafi sınırlar giderek işlevini yitirirken, ‘ulusal yurttaşlık’ bilinci, yerini yavaş yavaş ‘global yurttaşlık’ bilincine bırakmaktadır. İletişim çağında oluşan küresel ağ ve bilgi toplumu, insanın varolduğu günden bu yana, toplumsal yaşamın en önemli unsuru olan bölgesel kültürel özellikleri de nötralize etkileyerek, ortak dünya kültürüne dönüştürmesi olasıdır.

Karl Marx’ın özlemi olan, bütün ülkelerin işçileri birleşerek ‘proleterya enternasyonalizmi’ni gerçekleştirememişlerse de, bugün internet ağı üzerindeki sosyal medya oluşumu sayesinde ‘dijital dünya yurttaşlığı’ gerçekleşmiştir.

Bu global yurttaşlar yaşadıkları tüm toplumsal olayları anında birbirleri ile dijital ekosistemde paylaşmakta ve böylece dünya üzerinde olup bitenlerden yine anında haberdar olmaktadırlar. Üstelik öğrenmekle de kalmayıp, sosyal medya üzerinde çok hızlı örgütlenip olaylara yön bile vermektedirler.

Mızrak Çuvala Sığmıyor!

Ulus-devletlerdeki egemen güçlerin yanlışları karşısında gerçekleştirilen sivil toplum itaatsizlik eylemleri öncelikle sosyal medyada örgütlenip, gelişmektedir. Sözlü başlayan eleştiri ve sitemler, paylaşıldıkça büyüyerek, kimi zaman siyasal-toplumsal eylemlere bile dönüşebilmektedir.

Ülkemizde ekşi sözlük, inci sözlük, İTÜ sözlük, uludağ sözlük gibi örneklerini gördüğümüz sözlük blogları, her hangi bir konuda yazarlarının kişisel yaşam deneyimlerini de kattıkları özgür, bağımsız, otosansürsüz bilgilere ulaşmada önemli bir dijital kaynak işlevini görmektedirler. Dolayısıyla bu sözlükler, dijital yurttaş gazeteciliğinin ilginç bir türünü oluşturmaktadır.

Ancak Twitter çıkıp yaygınlaşmaya başladıktan sonra, blogların sayısı ve sunulan içerik azalmaya başlamıştır. Hatta bazı bloggerlar bloglarını kapatıp, Twitter’da ‘140 karaktere’ sığmaya çalışmışlardır.

İnternet, önce büyük bir hevesle açılıp, her gün yazılıp içerik eklenerek güncellenen, sonra yük gelmeye başlayıp, yazı ve güncellemeler giderek seyrekleşen, en sonunda da unutulup giden bloglarla doludur.

Yasama, yürütme, yargı güçlerini elinde bulunduran ulus-devletler karşısında ‘dördüncü güç’ olarak bağımsızlığını yitirerek zayıf düşen geleneksel medyanın yardımına dijital medya yetişmiştir.

Ulus-devletlerin geleneksel medyaya uyguladıkları baskı ve yaptırımları, dijital medyaya uygulamaları, gelişmiş iletişim teknolojisi ve yaygınlık özelliklerinden dolayı tümüyle mümkün olamamaktadır.

Yerel İnternet Haberciliği

İnternet ile birlikte yerel habercilik daha da ‘yerelleşerek’, “semt haberciliği” ortaya çıkmıştır. Çünkü sistemin teknolojik yapısı ve kullanıcı portföyü buna olanak sağlamaktadır.

“Hyperlocal News” yani ‘ultra yerel habercilik’ olarak da adlandırılan bu alan, internetten önce de zaten köklü bir yerel radyo televizyon geleneği olan Amerika’da hızla yayılmaktadır. Amerika’nın yanı sıra son yıllarda Avrupa’da da ilgi görmektedir. Artık tüm büyük haber kuruluşlarının aynı zamanda ‘yerel blogları’ da var. Buralarda insanlar kendi hayatlarına, yörelerine yönelik ‘semt gazeteleri’ni oluşturuyorlar. Bu bloglarda halkın da etkileşimli olarak “içeriğe” katkıda bulunmasına, ortak olmasına olanak sağlanmakta, böylece ‘okur/izleyici bağlılığı’ da arttırılmaktadır.

“Semt gazeteciliği”, bizdeki yüksek tirajlı gazetelerin İstanbul, Ankara, İzmir dışında diğer bazı büyük şehirlerde de günlük olarak verdikleri “bölge ekleri”nin daha yerelleştirilmiş içeriğinin online internet ortamına aktarılması ile oluşmaktadır. İlgi gören bu mikro yerel haberler de, dijital gazetecilik de kendisine bir yer açmıştır.

Diğer benzer konulardaki yavaş gelişme süreçlerinde olduğu gibi, bu ‘trend’in de Türkiye’de henüz yeterince önemsenmediğini görüyoruz.

Devam Edecek…

Gelecek Bölüm: WikiLeaks (Kral Çıplak!)

Yazı Dizisinin Önceki Bölümü: http://www.farklibirbakis.com/global-iletisim-aktivisti-bloggerlar-game-over-oyun-bitti/