Ne kadar çok teknoloji, o kadar az mahremiyet!

KAMİL ERYAZAR Günlük yaşamımızda kullandığımız teknolojik ürünlerle 7 / 24 gözetlendiğimizi artık herkes biliyor. Yasalar her ne kadar mahremiyet, kişisel hak ve özgürlük ihlalleri konusunda düzenlemeler getirse de bazı araçlar gün...

Ne kadar çok teknoloji, o kadar az mahremiyet! (3 Mart 2016)

KAMİL ERYAZAR

Günlük yaşamımızda kullandığımız teknolojik ürünlerle 7 / 24 gözetlendiğimizi artık herkes biliyor.

Yasalar her ne kadar mahremiyet, kişisel hak ve özgürlük ihlalleri konusunda düzenlemeler getirse de bazı araçlar güncel olmayan yasa ve yönetmelikleri dinlemeden ya da açıklarından yararlanarak 7 gün 24 saat ortam izlemesi yapabiliyor. Popüler Mechanics internet sitesinin ifadesine göre, “Ağır bir dikizlenme çağında yaşıyoruz”. Dünya artık koskoca bir ‘Biri Bizi Gözetliyor’ evine dönüşmüş durumda!

Birçok elektronik hizmet, kişiden habersiz, içerisinde özel bilgilerin de yer aldığı sayısız veriyi topluyor. “Dikizleyicilerin” ilk sırasında bilgisayarlar bulunuyor.

Masada ‘kedi gibi uslu’ durduğuna bakmayın!

Masada “kedi gibi uslu” duran bilgisayarlar kişisel bilgilerin bir anlamda dünyaya açılmasının kapısı olarak görülüyor. Örneğin Gmail’in elektronik posta hizmetini kullanmak isteyen bir kullanıcı aynı zamanda Gmail’e maillerini okuma ve uygun reklam içeriklerini gösterme hakkı tanıyor. Ziyaret edilen internet siteleri ve benzeri bilgiler Gmail’in bağlı olduğu Google şirketi tarafından depolanabiliyor. Bazı kullanıcılar, gizlilik ayarlarından kendilerini gizleyebilse bile birçok kullanıcı bundan habersiz iz bırakmaya devam ediyor. Bir başka Google hizmeti olan YouTube’da izlenen videolar da “Geçmiş” başlığı ile kayıt altına alınıyor.

Bilgisayarlar ayrıca girilen internet sitelerine, bir anlamda ev adresi olan IP numaralarını da bildiriyor. Reklam ağları ise IP numarası üzerinden internet sunucu şirketine ulaşıyor ve reklamları saniyeler içerisinde yerelleştiriyor ve kullanıcının karşısına çıkarıyor.

İnternet ve özellikle sosyal medya ağları ile kişiler hayatlarını dünyaya açıyor. Facebook ev adresini de biliyor, Twitter’dan tatile gidildiği bilgisi verildiği zaman da hırsızlara “evim boş” mesajı veriliyor. Geçtiğimiz yıllarda, seçim barajının düşürülmesi için İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüş başlatan ve her adımı sosyal medyada paylaşılan Aylin Kotil’in, yürüyüşünün sonlarına doğru evinin soyulduğu ortaya çıkmıştı.

Avrupa Birliği (AB) kendi dijital pazarını kuruyor

Avrupa Birliği'nin en büyük projelerinden biri olarak dijital alanda yeni iç pazar oluşturulması çalışmalarına başlandı.

AB Komisyonu'nun dijital ekonomiden sorumlu komiseri Günther Oettinger, Avrupa Birliği'nde yeni dijital bir iç pazar oluşturulmasını amaçlayan projenin tanıtımını yaptı.

Projenin amacı, gelecekte Avrupa'da internet hizmetlerinin uluslararası bağlantılarını kaybetmemesi. Online alışverişlerde tüketici hakları, telif hakları ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemeleri kapsayan proje, sanayi amaçlı modern teknolojilerin kullanımına da yenilikler getiriyor.

Kafalar karışık!

Herkes ne yapacağını, nasıl davranacağını şaşırmış durumda. Vatandaş, “hani kişisel bilgilerin kullanılması yasalarla sınırlanmıştı?”diyor. Ancak dijitalleşmenin yarattığı ticari olanaklar öylesine fazla ki, özel şirketler diğer bir yandan teknolojik gelişmeyi engelleyici önlemlere başvurmaması için kanun koyuculara baskı yapıyorlar. Avrupa Birliği’nin Komisyon üyesi Günther Oettinger, “Özel verilerin korunması ile yaratıcı şirketlerin haklı istekleri arasında denge kurmalıyız. Çünkü şahsi bilgiler sanayi şirketlerinin ekmek kapısı sayılır”, diyor.

2018 yılında yürürlüğe girecek olan kişisel bilgilerin korunması ile ilgili yönetmeliğin hazırlanması Avrupa Parlamentosu ile AB Komisyonu arasında uzun tartışmalara yol açmıştı. Komisyon, yönetmeliğe rağmen sağlıklı bir dijital iç pazar oluşturulmasında ısrarlı. İnternet ve medya hukukçusu Peter Bräutigam, “Veri ticareti, verilerin serbestçe el değiştirebilmesi ve veri trafiğindeki engellerin kaldırılması için uğraşıyorlar ama bunun özel bilgilerin korunmasıyla nasıl bağdaştırılacağını kimse bilmiyor. Hedef, verilerin vergilendirilmesi, verilerin yardımıyla fiyat tespit edilmesi. Kısacası, güncel ekonomik şartlara uygun muazzam bir projenin hayata geçirilmesi”, diyor.

Mevcut yasalar ve hukuk sistemi dijitalleşmenin hızına yetişemiyor

Sadece kişilerin özel bilgileri değil, aynı zamanda makineler, üretim süreçleri ve ekonomik faaliyetlerin ortamı hakkındaki veriler de önemli rol oynuyor. ‘Nesnelerin internetinde' yaşamsal rol oynayan verilerle ilgili hukuki bir çerçevenin bulunmaması kafaları karıştırıyor. Alman Sanayi İşverenleri Birliği Başkanı Ulrich Grillo açısından ‘verilen kime ait olduğu, kimin bunlardan yararlanabileceği ve kimin başkasının özel bilgeleriyle para kazanabileceği' gibi sorular büyük önem taşıyor.

Grillo daha da ileri giderek, “Günün birinde nesneler sadece veri üretmekle kalmayıp, kendiliklerinden karar verip ona göre hareket etmeye başlarsa, ne olacak?” diyor. Tam otomatik otomobil ya da kendini yöneten robot kaza yaparsa, kim sorumlu olacak? Otomatik sürüş sırasında arka koltukta oturan mı, otomobilin sahibi mi yoksa yazılımı hazırlayan şirket mi?

Bu makaleyi sonlandırmak üzereyken, Google’un uzun süredir test ettiği sürücüsüz otomobilinin ABD’nin California eyaletinde ilk kazasını yaptığı ve bir otobüse çarptığı haberi geldi. Her iki aracın da hızı düşük olduğu için ölen ya da yaralanan olmadı. Google’un sürücüsüz otomobili 8 de 8 kusurlu bulundu.

Medeni Kanun yeniden yazılacak

Teknolojik ilerleme, sözleşme, kefalet ve rekabet yasalarının değişmesini, hatta medeni kanunun yeniden yazılmasını gerektirebilir mi? Hukuk uzmanları telaşa gerek olmadığını ve ‘Robot kaza yaparsa, ısırgan bir köpek gibi o da sigorta ettirilebilir' görüşündeler. Alman Sanayiciler Birliği'nin hukuk danışmanı Heiko Willems, “Toplum olarak arzuladığımız sistemlerin kamu hayatına girmesini istiyorsak, ne kadar risk almak istediğimizi de bilmemiz gerekir”, diyor. Uzmanlar otomatik sistemlerin sigortalanmasında da branşlara göre toplu poliçeler alınabileceğini belirtiyorlar.

Yeni bir dünya, yeni bir yaşam

Bütün bu dijital teknolojik gelişmeler iyi güzel de, sanırım bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete!

Gerçekten de nasıl bir dünyaya doğru yol alıyoruz? Çoğu zaman irademiz dışında, tüm özel kişisel bilgilerimiz ulu orta pazara dökülerek birbirimize ‘yakınlaştıkça’ acaba insanlığımızdan mı uzaklaşıyoruz? Başka bir deyişle, gerekli gereksiz birçok bilgiyle donanarak gittikçe duyarsızlaşıyor muyuz?

Makalenin önceki bölümünü buradan okuyabilirsiniz.