Korona günlerinde dünyada yeni bir akım: Sinema perdesi apartman duvarlarına, koltuklar da bahçelere, balkonlara taşındı4 sene ÖNCE
Korona günlerinde dünyada yeni bir akım: Sinema perdesi apartman duvarlarına, koltuklar da bahçelere, balkonlara taşındıKAMİL ERYAZAR
İsviçre merkezli Press Emblem Club tarafından açıklanan rapora göre, dünya genelinde Covid-19 nedeniyle 31 ülkede toplamda 117 gazeteci yaşamını yitirdi. Korona haberi peşinde koşarken en fazla gazeteci Peru’da hayatını kaybetti. Peru’da 20 gazeteci öldü.
Pandemi Sürecinde Tarih Yazan Haber Kahramanı Gazetecileri Unutmayalım
Kamil Eryazar
Yüzyılda bir yaşanılan böylesine riskli bir dönemde, bize güvenilir ve doğru haberler vermek için dünyanın dört bir yanında canları pahasına, ön cephelerde özveri ile çalışan tüm gazetecilere sonsuz teşekkür ediyoruz.
Yüzyılın pandemisini yaşadığımız bu zorlu süreçte, zorunlu kapandığımız evlerimizde, elimizde cep telefonları, karşımızda bilgisayar ve televizyon ekranları… Gözümüz kulağımız sosyal medya ve haber kanallarında… Peki tüm dünyayı etkileyen böylesine riskli bir dönemde, büyük bir merakla soluk soluğa, dakika dakika takip ettiğimiz bu haberler, evimize, cebimize, ekranlarımıza nasıl geliyor?..
Korona pandemisi sürecinde haklı olarak başta sağlık çalışanları olmak üzere kuryeler, kargocular, market çalışanları, güvenlik görevlileri ve ‘evde kalma’ şansı olmayıp da riske karşın çalışmak zorunda kalan tüm emekçilerin zorlu koşulları, canları pahasına yaptıkları fedakarlıklar dile getirildi ve takdir edildi, alkışlandı.
Oysa salgın öncesindeki ‘normal’ günlerde olduğu gibi bu kriz döneminde de, evde oturduğumuz yerden, internetten ve televizyonlardan, Türkiye’de ve dünyada neler olup bittiğini öğrenmemizi sağlayan haberciler pek dile getirilmediler. Belki de terzinin kendi söküğünü dikemediği gibi kendilerini haber yapmadıkları içindir.
Tıpkı sağlık çalışanları ve hizmet sektöründe çalışan emekçiler gibi gazeteciler de bir kamu faaliyeti yürütmektedir. Büyük sorumluluk alan haberciler, koronavirüs tehdidine karşın hızlı ve doğru haber için sahada çalışmaya devam ediyor…
İsimsiz Kahramanlar
Gazetecilik, koronavirüs konusunda büyük sıkıntılar yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor. Haber merkezlerinde sosyal mesafeyi gözetmek neredeyse olanaksız. Çünkü zorunlu olarak kapalı ortamlarda işin doğası gereği kolektif bir haber üretim sürecini gerçekleştiriyorlar. Muhabirler ise hem habere giderken kullandıkları araçlarda hem de haber konusu olan mekanlarda risk altındalar. Gün içinde pek çok haber takip eden muhabirler çok sayıda insanla görüşüyor, bu görüşmelerde fiziki mesafe korunmaya çalışılsa da her durumda bu sağlanamayabiliyor.
‘Ekran yüzlerini’ biliyoruz da, perde arkasında sahada görev yapan ‘isimsiz kahraman’ muhabirler, zorlu çalışma koşulları ile en büyük risk grubundalar. Bu dönemde iş yükleri daha da artan haber emekçileri, bizleri bilgilendirmek adına yoğun ve riskli uğraş veriyorlar.
Bu zorlu süreçte gazeteciler ‘virüs kapma riski’ ile can güvenliği sorunu yaşamalarının yanı sıra ayrıca bir de her zaman olduğu gibi siyasal iktidarlar, ülke yönetimleri tarafından ‘gerçekleri söylememeleri’ baskıları ve işsiz kalma tehditleriyle de karşı karşıyalar. Başka bir deyişle, ne can ne de iş güvenceleri var.
Salgın döneminde çalışma koşulları
DİSK Basın-İş Sendikası’nın Mayıs ayı başında yaptığı “Korona Günlerinde Gazetecilik” Araştırması’na göre, ankete katılanların % 6’si salgın sürecinde işsiz kalmış. Her iki kişiden biri (% 50.9) salgın sürecinde tamamen evden çalışmaya geçmiş. İkinci sırada ise her gün işe gidenler var (% 18.1), örnekleme göre basın yayın ve matbaa alanında, beş kişiden birinin her gün işe gittiği ortaya çıkıyor. % 16.6 ile üçüncü sırayı haftanın birkaç günü işe gidenler oluşturuyor. Her gün sokaktan çalışanların oranı % 6.9, haftanın birkaç günü sokakta, geri kalan zamanda ise evde çalışanların oranı % 1.7.
Ankete katılanların %12’sinin salgın sürecinde maaşı geç ödeniyor, %8.6’sı maaşını eksik alıyor, %6.9’u Kısa Çalışma Ödeneği alıyor, %3.4’üne ise hiç maaş ödemesi yapılmamış.
Çalışma şartlarına baktığımızda katılanların %31’i iş yükünün arttığını, %19’u çalışma süresinin uzadığını, %8.6’sı ise mobbing’e maruz kaldığını beyan ediyor.
Ankete katılanların yüzde %50’si pandemi ve alınan önlemler nedeniyle psikolojik olarak etkilendiğini beyan ederken, sürece bağlı sağlık sorunları yaşadığını söyleyenlerin oranı % 7.8.
Salgın sürecinde iş yükünün azaldığını söyleyenlerin oranı %9.5 iken, çalışma şartlarında hiçbir değişiklik olmadığını söyleyenlerin oranı ise %29.3.
Pandemi, basın özgürlüğünü kısıtlamanın bahanesi oldu
Korona virüsü salgını döneminde doğru ve tarafsız habere erişimin sağlanmasında medya önemli bir rol üstleniyor. Ancak çok sayıda ülkede hükümetler, salgını basın özgürlüğünü kısıtlamak için kullanıyor.
Birçok ülkede Korona virüsle mücadele için çıkartılan özel torba yasaların içerisine, basın özgürlüğünü kısıtlayıcı maddeler de yerleştirildi ve gazeteciler hükümet kaynaklı resmi bilgiler dışında haber yapmamaları için tehdit edilmeye başlandı.
VOA, gazetecilerin hedef alınarak gözaltına alındıklarını ya da kısıtlamalarla karşı karşıya kaldıklarını söyledikleri ülkelerdeki bu vakaları interaktif bir harita ile haberleştirdi.
Konteynırlarda izolasyon!
Pandemi sürecinin başlangıcında, büyük medya kuruluşları, sahadan gelen muhabirlerini ‘önlem olarak’ binaların önüne konulan baraka kulübelerde izole edip çalıştırdılar. Bırakın almaları gereken ‘risk ödeneğini’, zaten düşük olan ücretlerini bile gününde alamadılar. Kağıda dokunarak virüs bulaşma endişesi ve sokağa çıkma kısıtlamaları nedeniyle, az olan gazete tirajları iyice düşmeye başlayınca yine işten çıkarmalar gündeme gelmeye başladı.
Gazeteler için bir başka sorun ise virüsün nasıl yayıldığına ilişkin belirsizlikti. Gazete okuru, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kağıda dokunmaktan çekiniyordu. Tirajlardaki düşüşün en önemli nedeni buydu. Buna ilk tepki veren Yeni Yaşam gazetesi oldu. Satışını bayiden çok elden dağıtımla sağlayan gazete, kâğıt baskıyı durdurduğunu salgın tehlikesi geçene kadar yayınlarını internet üzerinden yürüteceğini duyurdu. Sözcü gazetesi ise ‘ilk dokunan siz olun’ reklam sloganıyla, gazeteyi poşet içerisinde dağıtmaya başladı.
Tirajlar yüzde 25 daha düştü
İlk sokağa çıkma yasağı, uygulamadan iki saat önce ilan edildiği için o gece basılan gazeteler, ertesi günü dağıtılamadı ve doğrudan geri dönüşüme gönderilmek zorunda kalındı.
Televizyon kanallarında en büyük sıkıntıyı rejide çalışan yönetmen ve diğer teknik elemanlar yaşıyor. Genelde çok dar alanda en az dört kişinin çalışmak zorunda olduğu reji odalarında ne yazık ki fiziki – sosyal mesafede sorunu yaşanıyor.
Hürriyet muhabirine darp
Hürriyet Akdeniz muhabiri Ceren Deniz, haber için gittiği Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde güvenlik görevlisinin fiziki tacizine maruz kaldı.
Tek bilgi kaynağı
Pek çok ülkede yetkililer, bağımsız haberciliğin ve bilgiye ulaşımın önünü kesme çabalarına karşın, dünyanın her yerindeki gazeteciler, kamuoyunu virüse ve devletlerin onunla mücadelesine dair bilgilendirmek için kilit bir rol oynuyorlar. Medya mensupları, büyük baskı ve zorluklarla karşı karşıyalar ve seyahat, röportajlar ve çalışmaları gereken lokasyonlar nedeniyle hastalık kapma potansiyelleri var.
Corona virüsü salgını sırasında batılı demokrasilerden Asya ve Latin Amerika’daki otoriter hükümetlere, yetkililer salgını basın özgürlüğünü kısıtlamak amacıyla kullanıyor. ABD, Güney Afrika ve Hindistan dahil bazı ülkeler bilgilendirme toplantılarına erişimi kısıtlamaya çalıştı ya da gazetecilerin yalnızca hükümetin onayladığı sağlık uzmanlarıyla konuşmalarını talep etti. Ukrayna, Zimbabve ve başka ülkelerde, karantina tedbirlerini haberleştiren gazeteciler fiziksel saldırıya uğradı.
Covid-19’u ilk kez dünyaya duyuran Çinli gazeteciler ardı ardına ortadan kayboldu!
Koronavirüs salgınını ve Çin hükümetinin virüsle mücadele şeklini dünyaya anlatan gazeteciler birer birer ortadan kayboluyor. Koronavirüs krizi ülkedeki basın özgürlüğü tablosunu gözler önüne seriyor.
Profesyonel medyanın devlet tarafından sıkı bir şekilde kontrol edildiği ve hükümete yönelik ‘dozajı düşük’ eleştirilerin bile hızla çevrim içi platformlardan kaldırıldığı Çin’de, koronavirüs salgınını en başında, ilk kez dünyaya duyuran yurttaş gazetecilerden ise bugün haber alınamıyor.
Türkmenistan’da ‘koronavirüs’ demek yasak!
Türkmenistan yönetimi, devlet basın-yayın organlarına ‘koronavirüs’ terimini kullanma yasağı getirdi.
Diğer taraftan, Türkmenistan Sağlık Bakanlığı da vatandaşlara dağıttığı sağlık broşürlerinin önceki halinde koronavirüs ile ilgili bilgilerin olmasına karşılık, yeni dağıtılan broşürlerde koronavirüs ile ilgili bütün ifadeleri çıkardı.
“Yetkililer, salgın bahanesiyle devlet eliyle sansürü arttırmaya çalıştı”
VOA’da yer alan habere göre, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Örgütü’nün ABD’de Yönetim Kurulu Başkanı Dokhi Fassihian, salgından önce de baskıcı hükümetlerin olduğu ya da olayların yaşandığı ülkelerde, şiddet ve gözaltı riskinin şimdi daha yüksek olduğuna dikkat çekiyor.
Fassihian, “Otoriter rejimler Corona virüsü pandemisini medya üzerindeki denetimi sıkılaştırmak ve devlet eliyle sansürü arttırmak amacıyla kapsamlı şekilde kullandı. Bu süreçte hiçbir bahane sıkıntısı yaşanmadı: Halkı paniğe sevk etmemek, yalan haber ve dezenformasyonla mücadele, kamuyu sağlık konusundaki talimatlara uymaya ikna ve elbette işlevsel ve etkili bir hükümet izlenimi vererek güven telkin etme” sözleriyle basın özgürlüğünün hangi gerekçelerle kısıtlandığını ifade ediyor.
Salgın esnasında medyada sıkı sansür uygulamak üzere yetkililerin harekete geçtiği Çin ve İran, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2020 Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre180 ülke arasında 177. ve 173. sırada yer alıyor.
Gazeteciler karşı karşıya kaldıkları riskleri anlattı
Yurtdışında görev yapan gazeteciler de, Corona virüsü salgınını gerek olayların ya da zorlukların yaşandığı gerekse medyanın kısıtlandığı ya da sansürlendiği yerlerde haberleştirirken karşı karşıya kaldıkları sorunları VOA’ye anlattı.
Gazeteciler, salgını haberleştirdikleri ya da yetkilileri eleştirdikleri gerekçesiyle, bilgiye erişimin engellenmesi, kısıtlanması, gözaltı ya da yalan haber yapmakla suçlanma gibi durumlarla karşı karşıya kaldıklarını anlattı.
Bazıları da internet kısıtlaması ya da kişisel koruyucu ekipman eksikliğiyle sahada haber yapmak zorunda kaldıklarını söyledi.
Çok sayıda gazeteci, karantina tedbirleri sırasında uygulanan kısıtlamalarla, halkın hayati önem taşıyan böyle bir dönemde bilgiye erişiminin engellendiğini ifade etti. Bazıları da ücretsiz çalışan sağlık görevlileri ya da risk altında kalan çocuklara ilişkin yaptıkları haberlerin nasıl fark yarattığını vurguladı.
“İnsanlar konuşmaya çekiniyor”
VOA’in görüştüğü ve kişisel görüşlerini dinlediği gazetecilerin görev yaptıkları ülkelere göre anlattıklarından öne çıkan örneklerden biri ilk virüs vakasının görüldüğü Çin.
Adını vermek istemeyen Çin’den bir gazeteci, salgın döneminde insanların konuşmaktan çekindiklerini, bunun da daha az röportaj yapmak anlamına geldiğini anlattı. Bu gazeteci, insanların başı derde girmesin diye artık röportaj yapmadığını belirtiyor.
“Haber yaparsanız kariyeriniz heba olur”
Corona virüsü salgınının en ağır etkilediği ülkelerden biri olan İran’dan ismini vermeyen bir gazeteci de salgının ilk günlerinde istatistiki verileri ve gerçekleri aktardıkları için ifadesi alınan ve gözaltına alınan gazetecilerin olduğunu, bazı meslektaşlarının da tehdit edildiğini belirtiyor.
Adını vermeyen gazeteci, “Çok sayıda kişi Covid-19 hakkında haber yaptığı için ifadeye çağrıldı, gözaltına alındı ve yargılandı. Haber yaparsanız yakalanır, tutuklanır ya da sorgulanırsınız. Kariyeriniz heba olur. Şeffaflık, basın ve ifade özgürlüğü hiç yok” sözleriyle Çin’in başkenti Pekin’deki durumu anlatıyor.
“Verileri sorguladığım için gözaltına alındım”
Latin Amerika da salgın gölgesinde gazeteciliğin en zor olduğu bölgelerden. Venezuela’da görev yapan serbest gazeteci Darvinson Rojas, salgına ilişkin verileri sorguladığı için ifadesinin alındığını söylüyor.
Evinde Covid-19 hastası olduğuna ilişkin isimsiz bir ihbarın geldiğini söyleyen yetkililerin evine geldiğini, kendisinin olanları Twitter’dan paylaşması ve meslektaşlarına da durumu haber vermesinin ardından yetkililerin bu kez kendisini gözaltına almaya geldiklerini söylediğini anlatıyor.
Venezuelalı gazeteci, “Dört bilgisayar, bir Ipad ve iki cep telefonuna el koydular. Annem ve babam da gözaltına alındı ancak onları o gece bıraktılar. Kamu Bakanlığı Twitter hesabımı yanlış bilgi paylaşmak amacıyla kullandığımı iddia etti” sözleriyle yaşadıklarını anlattı.