Bir Garip Ülke: KKTC

Türkiye dışında hiçbir ülkenin tanımadığı, dünyaya izole bir şekilde zor koşullarda varlığını sürdürmeye çalışan ülke 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen Barış Harekatı’nın üzerinden tam 40 yıl geçti. Barış Harekatı’yla birlikte, Kıbrıs’ta zor günler yaş...

Bir Garip Ülke: KKTC (1 Ağustos 2014)

Türkiye dışında hiçbir ülkenin tanımadığı, dünyaya izole bir şekilde zor koşullarda varlığını sürdürmeye çalışan ülke

20 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen Barış Harekatı’nın üzerinden tam 40 yıl geçti.

Barış Harekatı’yla birlikte, Kıbrıs’ta zor günler yaşayan, Rum grupların silahlı saldırılarına maruz kalan Kıbrıslı Türkler kurtuldu, bağımsız bir devlet olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) kuruluş yolu açıldı. Aradan geçen uzun yıllar, Doğu Akdeniz’in en stratejik adasında Türkler ve Rumlar arasında kalıcı bir çözüm gerçekleşmesine yetmedi. Harekat sadece çatışmaları bitirmiş ve Ada’ya güvenliği getirmiş oldu.

Öte yandan Rumlar, kaşla göz arasında bütün Ada adına Avrupa Birliği (AB) üyesi oldu ve adeta uluslararası kamuoyunda Kıbrıs’ın tek temsilcisi pozisyonuna geldiler.

KKTC’de aradan geçen bunca yıla karşın reel bir ekonomi oluşturulabilmiş değil. Dünyanın uyguladığı izolasyonlar nedeniyle Ada’da önemli bir sanayi, teknoloji ya da hizmet üretimi yok. Yıllardır izole bir şekilde yaşayan Kıbrıslı Türkler, Türkiye’nin desteğiyle varlıklarını sürdürmeye, ayakta kalmaya çalışıyorlar. Kimi zamanlar kamu ve özel sektörde aylık ücret ödemelerinde bile sorunlar yaşanıyor. Ülkenin en önemli gelir potansiyeli olması gereken turizm de yeterince değerlendirilemiyor.

Türkiye ve Yunanistan kendi dertlerinde, müzakereler de sürüncemede

Ada’da kalıcı bir çözüm için Rum tarafı ile yürütülen müzakerelerde henüz somut bir gelişme olmadı ve yakın tarihte de pek olacağa benzemiyor. Gerek ekonomik krizle mücadele etmeye çalışan Yunanistan, gerek güneydoğusundaki bölgesel sorunlar ve iç siyasetindeki çekişmelerle uğraşan Türkiye olarak her iki garantör devlet de kendi dertlerinin peşine düşmüş görünüyorlar.

Daha önceki müzakere süreçlerinde olduğu gibi Rum tarafında müzakerenin anlamı ile Türk tarafının müzakerelerden anladığı çok farklı. Prof. Dr. Mehmet Özcan’ın bu konudaki yorumları:

“Rum tarafı müzakerelerde toprak ve mülkiyet konusunda maksimum taleplerden vazgeçmiyor. Orta bir yol konusunda hiç adım atmaya niyeti yok. Ardına aldığı AB ile daha da hırçın bir tutum takınıyor. Bunun yanında ABD’deki Ermeni ve son dönemde İsrail ile gaz işbirliğini kaldıraç olarak kullanmak suretiyle Yahudi lobilerini de yanına almış vaziyette. Kıbrıs açıklarında 40 milyar dolarlık rezerv olduğu belli olmuş durumda. Söylendiği gibi 100 milyar dolarlık bir rezerv değil bu rezervler. Bu rezervin ekonomik olarak piyasaya arz edilmesi için ise Rodos-Yunanistan hattı üzerinden Avrupa’ya gidecek boru hattının maliyeti 12 milyar dolar. İşletim maliyetleri ile birlikte bu rezervler Türkiye üzerinden olmadığı sürece abartıldığı kadar ekonomik değil. Ancak Rumlar bu vesile ile İsrail ile bir yakınlaşma sağladı. Türkiye’nin İsrail ile uzaklaşması Rumlar açısından İsrail ile işbirliğinin kapılarını aralamış oldu. Bir İsrailli diplomatın şu sözleri önemli: “Türkiye yüzünden Rumlar ile mesafeli duruyorduk şimdi yine Türkiye yüzünden Rumlarla yakınlaşıyoruz”. Bu konuda son olarak Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik alanlar ile ilgili Mısır ile dahi işbirliği yapamadığımızı ifade etmek gerekiyor. Mısır Türkiye yerine Rumlarla işbirliği yapmayı tercih etmektedir.”

Sonuç olarak; izolasyon nedeniyle sürdürülebilir ve kendine yeten bir ekonomi kurmak ve diğer ülkeler tarafından tanınmak, KKTC için neredeyse olanaksız görünüyor. Bundan sonraki süreçte, yani bir 40 yıl daha Kıbrıslı Türkler için bu durum sürdürülebilir görünmüyor. Ama çözüm için de ne yazık ki ortada bir ışık da yok.