İstanbul’un Doğal ve Tarihi Dokusu Hızla Yok Ediliyor!

Kamil Eryazar Çarpık kentleşme ve rant savaşı dünyanın en güzel kentlerinden biri olan İstanbul’un doğal ve tarihi değerlerini hızla yok ediyor. Kentte yakın zamanda yeşil alan kalmayacak. Bunun son bir göstergesi de Levent’teki yeşil alanların imara açılmaya başlanması. Ge...

İstanbul’un Doğal ve Tarihi Dokusu Hızla Yok Ediliyor! (3 Eylül 2013)

Kamil Eryazar

Çarpık kentleşme ve rant savaşı dünyanın en güzel kentlerinden biri olan İstanbul’un doğal ve tarihi değerlerini hızla yok ediyor. Kentte yakın zamanda yeşil alan kalmayacak. Bunun son bir göstergesi de Levent’teki yeşil alanların imara açılmaya başlanması.

Geçtiğimiz Cuma günü çok ilginç bir olaya tanık oldum. Etiler’de öğleden sonra bir ara yağmur çiseledi. Semti geniş açıyla görebilen bir noktadaydım. Sağ ve sol tarafta yerler ıslakken orta kısma damla düşmemişti! Çok şaşırdım ve kafamı kaldırıp bulutlara baktım. Bulutlarda böyle bir simetrik dağılım yoktu. Düşünürken bir şeyi fark ettim. Yağmurun düştüğü sağ ve sol taraflar ağaçlıktı. Yağmurun düşmediği ortada kalan bölümde ise bir tane bile ağaç yoktu. İlk ve ortaokuldaki coğrafya bilgilerimi anımsadım.

Haziran ayı boyunca ülkeyi ayağa kaldıran direnişin başlangıcı Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmesiydi. Türkiye’nin dört bir yanında doğanın canına okuyan HES projeleri, Milli Parklar’ın imara açılması, İstanbul’da 3. Köprü ve havaalanı için kesilen binlerce ağaç, Ankara’da sanki başka yer yokmuş gibi Başbakanlık Hizmet Binası yapılan Atatürk Orman Çiftliği’nin SİT alanından çıkartılması, ODTÜ Ormanı’nın içerisinden geçirilmek istenilen yol, yine Ankara Yenimahalle’de gece yarısı TOMA’ların korumasında sökülen ağaçlar, İstanbul Çamlıca tepesinde başlanılan cami inşaatı ve saymakla bitmez benzeri doğa karşıtı girişimler… Peki neden, neden?…

İSTANBUL SOLUKSUZ KALACAK!

İstanbul’un örnek konut bölgesi olarak gösterilen Levent’te yeşil alanlar ve sosyal donatı alanları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan imar planları ile tek tek yapılaşmaya açılıyor. Çağdaş Levent Derneği Başkan Yardımcısı Zehra Eliçin, konut bölgeleri içinde kalan yeşil alanlara ticari fonksiyonlar getirilmesini eleştirerek “Afet zamanı mahallenin toplanacağı bu alanlar betonlaşacak, soluk alacak yer kalmayacak” dedi.

1950’li yıllarda planlanan Levent, yıllardır etrafında yükselen devasa gökdelenler arasında bir vaha gibi varlığını devam ettiriyor. 1980’li yıllardan itibaren semtteki yeşil alanların bir kısmı Emlak Bankası tarafından satışa çıkarılarak özel mülkiyete geçti. Ancak imar planlarında “yeşil alan” olarak işaretlendiği için herhangi bir inşaat yapılmadı. Zaman zaman bölgeyi imara açmak için yapılan girişimler de semt sakinlerinin tepkileri sonucu engellendi. Ancak son 2 yılda durum değişti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı parsel bazında düzenlemeler yaparak yeşil alanları imara açmaya başladı.

2012 yılının sonunda Etiler Polis Meslek Yüksekokulu ile bu parselin kuzeyindeki tescil harici alan “ticaret ve hizmet alanı” ve “park alanı” olarak düzenlendi. İstanbul’un en değerli arazilerinden biri olarak gösterilen alanda emsal 2.5 olarak belirlendi, yani parsele 100 bin metrekarelik inşaat hakkı tanındı. Yükseklik sınırlaması da getirilmedi. Yeni imar planına göre buraya alışveriş merkezi, rezidans, restoran, mağaza, otel yapılabilecek.

Turizm alanı

Levent Mahallesi’ndeki 32 pafta, 1067 ada, 672 sayılı parsel; 25 Mart 2013’te askıya çıkan 1/5000 ve 1/1000’lik imar planı ile “turizm tesis alanı ve park alanı”na alındı.

1 Nisan 2013 tarihinde de hemen yeni bir plan daha askıya çıktı. Rumelihisarı Mahallesi’nde 6. Gazeteciler Sitesi’nin yeşil alan olarak kullandığı ortak alan “özel eğitim tesisi” olarak değiştirildi.

24 Haziran’da da 4. Gazeteciler Sitesi’nin sosyal donatı alanı ile yeşil alanı içine alan parsele 6 kata kadar otel yapmanın önünü açan plan askıya çıktı. Bu plana karşı 4. Gazeteciler Sitesi’nde oturanlar tarafından imza kampanyası başlatıldı. Planlar askıdayken gereken itirazlar da yapıldı.

Semt halkı rahatsız

Çağdaş Levent Derneği Başkan Yardımcısı Zehra Eliçin, Ankara’nın bu itirazlarına kulak verip vermeyeceği konusunda ciddi şüpheleri olduğunu belirtti. Konut bölgeleri içine ticari fonksiyon verilmesinin getireceği olumsuzluklara ve hak ihlallerine dikkat çeken Eliçin, “Emsal yükseltilerek bölgedeki kazanılmış yoğunluk hakları bir başkasının lehine kullanılmış olacak. Bakanlığın yaptığı plan değişiklikleri halkı tedirgin ediyor” dedi.

PORT’LAR NE KADAR DOĞA ve İNSAN DOSTU?

Galataport, Haliç Port, vb. sadece ticari rant öncelikli projeler doğal ve tarihi dokuyu yok edecek özellikleriyle toplumsal yaşamı tehdit ediyor.  ‘Kentsel dönüşüm’ adı altında, iktisadi büyüklük açısıdan dünyada 34., nüfus açısından belediye sınırları göz önüne alınarak yapılan sıralamaya göre Avrupa’da, Moskova’dan sonra, ikinci sırada gelen İstanbul betonlaştırılmaya çalışılıyor.

Gündüz Vassaf’ın gözlemiyle, İstanbul “dev” yapılarla dolup taşıyor. Gökdelenler, toplu konutlar, AVM’ler, lüks oteller… Sürekli yeni projelerin, yeni şehir-semtlerin reklamını görüyoruz. İstanbullunun kent belleği, şehrin geçmiş ve geleceğine kayıtsız. İstanbullu, geçmişten habersiz, geleceğe ufku kapalı. Çoğumuz için İstanbul’un yaşam mücadelemize sahne olmaktan öte yeri yok. “Nerede, kaç paraya yaşayabilirim; nerden nereye kaç saatte gidebilirim?” derdimiz bunlar. Şehir plancıları, belediyeler, rantçılar, savaş sonrası bir şehrin unsurları gibi. Kimi günün sorunlarını geçici çözümlerle yarına atıyor, kimi “Benden sonra tufan.” dercesine günün sorunlarından para kazanıp, kaçıp gidiyor. İstanbul’u sevsek bu denli sessiz kalınır mıydı? Sessizliğimizle, pısırıklığımızla plansız proje mağduru İstanbul’un tüketicileriyiz.

Çağdaş kent mimarisi çok amaçlı, dinamik, değişkenlik üzerine kurulu olmalı. İşte, günümüzde çöküp giden, kimi yıkılan, kimi başka amaçlarla kullanılan sanayi devriminin alametifarikası fabrikalar… Günümüzün hilkat garibesi AVM’lerini de aynı akıbet bekliyor. XIX. yüzyılda tarih öncesi yapıları korumaya yönelik yasalar çıkarılmıştı. Günümüzde otuz yıllık binalar bile bu kategoriye girdi. Amaç şehri yıkıp yeniden yapmak değil, yaptıklarımızın geçici olduğu bilinciyle, geçici sorunlara geçici çözümler ve estetiklerle yaklaşılmalı. Örneğin dar kafalılar, oto sanayiinden var olanlar, geleceğin şehrini hala otomobilsiz düşünemiyor. Oysa bu geçici ulaşım aracına çözüm, kısa zamanda yetersiz kalacak yeni yollar ve köprüler yaparak değil, onu şehre sokmayacak yaklaşımlar üzerine, yeni, ucuz, pratik teknolojiler üzerine kurulu olmalı.

İstanbul hızla sıradan bir üçüncü dünya şehri olma yolunda. Kapitalizmin doyumsuz iştahıyla teşvik ettiği orta sınıf ve onların sayesinde var olan siyasetçilerle ortaya XIX. yüzyıl New York taklidi, standart bir şehir modeli çıktı. Manhattan’da arz-talep ilişkisi sonucu yüksek toprak fiyatları gökdelenleri doğurmuştu. Aynı şeyi, toprak mülkiyetinin devlete ait olduğu Sovyetler Birliği’nde aşağılık kompleksine kapılan Stalin taklit etti. Bugün Şanghay’dan Nairobi’ye kadar herkes XIX. yüzyıl New York’unu yakalama yarışında. Belki de doğal ortamıyla dünyanın en güzel mekanına sahip İstanbul, son yüzyılda mimarisiyle dünyanın en çirkin şehirlerinden biri olmaya aday. Üstelik bu yeni İstanbul, sakinlerinin, siyasetçilerinin, mimarlarının övünerek sahiplendiği, pervasızca tükettiği bir şehir.”

TAKSİM’DEN KAÇIŞ İÇİN YENİKAPI’YI FEDA ETME!

Yenikapı’da denizin doldurularak miting ve park alanı yapılacak olması şehir planlamacıları, mimarlar ve STK’ların tepkisine neden oldu.

Deniz doldurularak yapılacak park yeri ve miting alanının tarihi yarımadada nüfus yoğunluğunu arttıracağı bildiriliyor. Tarihi yarımadada nüfus yoğunluğunu arttıracak her türlü yapı faaliyetinin uzun vadede İstanbul’un tarihi dokusuna zarar vereceğini belirten uzmanlar, son dönemlerde bu tarz faaliyetlerin arttığını belirtiyor.

BAHARLAR NEDEN YAZ OLDU?

Son yıllarda bahar ayları sadece adlarıyla anılır oldu. Doğrudan kışa ya da doğrudan yaza geçiliyor.

Uzmanlar, küresel ısınmaya yüksek oranda insanların neden olduğunu belirtiyor. Yaz aylarında özellikle büyük kentlerde etkili olan bunaltıcı havanın nedeni de yoğun yapılaşma. Kent merkezlerinde etkisi daha yoğun hissedilen sıcak havanın tetikleyicileri de gökdelenler. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, ‘gökdelenlerin oluşturduğu ısı adası etkisini azaltmak için yeşil alanların çoğaltılması gerekiyor’ diyor. Şehir Plancısı Murat Çalık ise, ‘ileride daha ciddi sorunlarla karşılaşacağız. Doğanın bir çığlığı var, onu duymuyoruz’ diye uyarıyor.

BAKAN BAYRAKTAR: “RANT OLMAZSA ÜLKE KALKINMAZ”

‘Elbette vatandaş yatırım için yer alacak, rant oluşacak. Rant oluşmazsa, özel sektör para kazanmazsa ülke kalkınamaz. Bak televizyonlara CNN veya BBC haber verirken arkasında hep o görkemi gösteriyor, rantı gösteriyor, gücü gösteriyor. Biz de güçleneceğiz.’

GÜRSEL TEKİN: “DEPREM SONRASI KAMU TOPLANMA ALANLARI SATILIYOR”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, “Deprem sonrası toplanma için kullanılması gereken kamu arazileri ranta kurban ediliyor” dedi. Sancaktepe Belediyesi önünde düzenlenen protesto gösterisine katıldı. İlçedeki deprem toplanma alanının ihaleyle satılacağı öne süren Tekin, “Duyarlı işadamları, bu ihaleye girmeyecektir. Aksi halde bütün hukuki yollara başvuracağız” dedi.

Yanında getirdiği ve bir örneğini Başbakan Erdoğan gönderdiğini söylediği haritayı açan Gürsel Tekin, ” Ne yazık ki üzülerek ifade etmek istiyorum. Şu anda baktığınız harita bir rant ve AVM haritası. Bugün bir benzeri önümüzdeki günlerde Sancaktepe’de oluşacak. Unutmayın, akciğerinizi kaybettiğinizin bilincine varın. Son 15 yıldır İstanbul’un nasıl talan edildiğini görün” diye konuştu.

KUZEY ORMANLARI SAVUNMASI

Bu arada, 11. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Şurasını protesto eden “Kuzey Ormanları Savunması” isimli grup Harbiye’deki İstanbul Radyosu önünde toplandı.

3. Köprü yapımı sırasında kesilen ağaçların fotoğraflarının bulunduğu dövizleri yere bırakan grup “Mega Proje Mega Rant: Sermayeye İnat Yaşasın Hayat” yazılı pankartı açtı.

Eylemciler adına sözcü Prof. Dr. Zerrin Bayraktar basın açıklaması yaptı:

“Bu ormanların yok edildiği bir İstanbul, artık İstanbul değildir” diyen Bayraktar konuşmasını şöyle sürdürdü: “Rant olmadan kalkınma olmaz” diyen bir çevre bakanının; ‘Kestiğimiz ağaçları başka yere dikeceğiz’ diyen bir orman bakanının; ‘Alevi katliamı bir efsanedir, köprüye 5 milyar para ödeyeceğiz, bize 1 buçuk yılda geri dönecek’ diyen bir ulaştırma bakanının ve ‘Milyonlarca ağaç diktik, yeşile hayranım, hastasıyım’ diyen bir başbakanın yönettiği ülkemizde, Kuzey Ormanları tarihinin en büyük tehdidiyle karşı karşıyadır. Bu yüzden diyoruz ki Gezi daha başlangıçtı, mücadele Kuzey Ormanları’nda devam ediyor. Hepinizi mücadelemizin geleceğini tartışmak için, 7-8 Eylül tarihlerinde Riva’da düzenlediğimiz Kuzey Ormanları savunma kampına davet ediyoruz.”

“Bu daha başlangıç mücadele devam”, “Her yer Gezi her yer direniş”, “3. Köprü cinayet demektir” sloganları atan grup olaysız dağıldı.

SON SÖZ

Bilinen bir Kızıldereli atasözü:  “Bütün ağaçlar kesildiğinde, bütün hayvanlar avlandığında, bütün sular kirlendiğinde, hava solunamaz hale geldiğinde işte o zaman paranın yenilebilir bir şey olmadığını anlayacaksınız.” #direnistanbul #direntürkiye #direnanadolu