Dünyanın En Büyük Yalnızlar Kulübü: Sosyal Medya

Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım siteleri insanları söylendiği gibi sosyalleştiriyor mu yoksa tam tersine yalnızlaştırıyor mu? Başka bir deyişle, yalnızlık mıdır insanı sosyal medyaya yönlendiren, yoksa sosyal medya mıdır insanı yalnızlaştıran? İngiltere’de yayı...

Dünyanın En Büyük Yalnızlar Kulübü: Sosyal Medya (3 Aralık 2012)

Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım siteleri insanları söylendiği gibi sosyalleştiriyor mu yoksa tam tersine yalnızlaştırıyor mu? Başka bir deyişle, yalnızlık mıdır insanı sosyal medyaya yönlendiren, yoksa sosyal medya mıdır insanı yalnızlaştıran?

İngiltere’de yayımlanan Observer gazetesi, giderek daha fazla sayıda akademisyenin sosyal medyanın insanları tek başına bıraktığına inandığını belirtiyor.

Massachusetts Institute of Technology öğretim üyelerinden sosyolog Prof. Sherry Turkle, “Alone Together” (Birlikte Yalnızlık) adlı kitabında teknolojinin, insan yaşamında hakimiyet kurmak üzere olduğunu savunuyor.

Sanal gerçeklik dünyanın kötü bir taklidi mi?

Turkle’a göre, insanlar, teknoloji sayesinde birbirleriyle daha iyi iletişim kurabilecekleri yanılgısı içine giriyor. Turkle “Sanal gerçeklik gerçek dünyanın kötü bir taklidi” diyor.

Kent State University’den Prof. William Kist ise, “Sanal dünya gün geçtikçe daha korkutucu oluyor” yorumunu yapıyor.

Yalnızlığın birçok psikolojik ve sosyal yönü var. İnsanlar boş zamanlarında yüz yüze iletişim ile sosyal yaşamı zenginleştiremedikleri için teknoloji ürünü dostlara yöneliyorlar. Yeni dostlarımız eskiden beri tanıdığımız insanlar değil, internetin nimeti olan Twitter, Facebook ve MSN hesaplarından oluşuyor. Bir kere bu dünyaya dalınca da çıkmak zorlaşıyor. Yeni arkadaş edinmek, sevgili edinmek, cinsel partner edinmek, oyun oynayarak zaman geçirmek gibi gereksinimleri karşılayan bu yeni dostlar, insanları derin bir yalnızlığa itiyor.

Mimiklerin yerini avatarlar aldı

Öyle ki artık mimiklerin de yerini sanal ortamda kullanılan gülen yüzler, dil çıkarma, göz kırpma işaretleri gibi semboller alıyor ama sosyal iletişimde göz kontağı kurma, karşınızdaki insanının davranışlarını, sözlerini birleştirip değerlendirme yapma, duygusallık ortadan kalkıyor. İnsan o kadar yalnızlaşıyor ki, yalnız kalmamak için aynı anda iki üç dost buluyor; MSN, Facebook ve Twitter. Birbirlerine nerede olduklarını bildiriyorlar, bir tür röntgencilik, gözetleme ve gözetlenme hali bu. Aslında gözetlenenler, kendilerinin takip edilmesini istiyorlar, bunun için bildiriyorlar. Yalnızlıklarını böyle gideriyorlar. Çocuklara da böyle örnek olunuyor, anne bir dizi izliyor, baba maç izliyor, yalnızlaşan çocuk da bilgisayarda oyun oynuyor. Aileler sonra şikâyet ediyorlar. Çocuğumuz bizimle konuşmuyor, odasından çıkmıyor diyorlar. Aslında çocuklar öğrendikleri davranışları sergiliyor. Çocuklar da asosyal oluyor, dışarı çıkıp yüz yüze gelmek hoşlarına gitmiyor. Yazışmak, söyleyip kaçmak, yanlış anlamaya meydan vermeden konuşmak chat ortamında daha kolay geliyor. İlişkilerde daha az risk alınıyor, hatta hiç risk alınmıyor böylece.

Kariyeri Olan Yalnız İnsanlar Çoğalıyor

Kadınların tek hedefi, kariyer yapıp kendi paralarını kazanmak ve kendi ihtiyaçlarını karşılamak oldu. Çocuk yapmak bu emeğin sonu oluyor, boşanmanın kolay olması ‘benim kimseye ihtiyacım yok’ düşüncesinden kaynaklanıyor. Tüm bunlardan izole olununca, çocuğu olmayan, kocası olmayan, kariyeri olan yalnız insanlar çıkıyor. Yalnız insanlar özellikle kariyer yapanlar dizi izlemiyor ama internette gezinmek, konuşmak, tanımadığı kişilerle konuşmak daha iyi geliyor.

Yöneticimizle Konuşmaya Çekinir Olduk

İş dünyasında çalışanlar ve yöneticiler arasında da sözlü iletişim çok azaldı. Örneğin yöneticimize bir şey ileteceksek e-postayla iletiyoruz, sözel iletişim kurmuyoruz. İzne mi ihtiyacınız var, kendinizi kötü mü hissediyorsunuz, bir sıkıntınız mı var, bunu yöneticiye e-postayla iletiyoruz. Bu da insani ilişkileri ortadan kaldırıyor. Bir süre sonra yöneticimizin yanına gidip ona bir şey söylerken gerildikçe geriliyor, rahatsızlık duyar hale geliyoruz. Sürekli işle meşgul olmaktan, başka şeylere zaman ayıramamaktan şikayetçi olan, bunun kendisine zarar verdiğini fark eden ve MSN’ini kapatan, iPhone’undan vazgeçen, Facebook’unu donduranlar da var. İnsanlar dans kursuna, yemek kursuna yazılıyor, böylece gerçek, yüz yüze iletişimin söz konusu olduğu sosyal ortamlara dönüş, eskiye dönüş yaşanıyor.

Otizmi Olan İnsanlardan Ne Farkımız Kalıyor?

Her şeyi internetten yapıyoruz. Yüz yüze iletişim azalıyor. Böyle giderse bence eski yöntemlere dönmek için itici güç olur. Diğer türlü kimsenin kimseye ihtiyaç duymadığı ama ortak yapılan bir kulüp toplantısına herkes telefonundan katılır. Eskiden bizler tıp kongrelerimizde el kaldırıp, kendimizi tanıtıp sorumuzu sorardık. Şimdi kongrelerde bile telefonlarımızdan mail atarak soru yöneltiyoruz. Birbirimizin yüzüne bakmayı unutabiliriz. Onun da otizmden nasıl bir farkı olur? Otizm olan insanlarla aramızda bir fark yaratır mı yoksa aynı mı oluruz o da soru işareti.