Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü

Gün dolayısıyla çeşitli kurum ve kuruluşlar açıklamalarda bulundu, etkinlikler düzenlendi. 2013’te 55 çocuk işçi öldü İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle yayımladığı basın açıklamasında Türkiye̵...

Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü (20 Kasım 2013)

Gün dolayısıyla çeşitli kurum ve kuruluşlar açıklamalarda bulundu, etkinlikler düzenlendi.

2013’te 55 çocuk işçi öldü

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle yayımladığı basın açıklamasında Türkiye’de çocuk işçiliğiyle ilgili gerçeklere dikkat çekti.

Bianet’in haberine göre, İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle yayımladığı basın açıklamasında 2013’te 55 çocuk işçinin hayatını kaybettiğine dikkat çekti.

“Yaşamı üreten bu küçük ve nasırlı ellerimizden yükseliyor mücadelemiz…” başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, geçen hafta yanıtladığı bir soru önergesinde 2012’de yapılan teftişler sonucu işyerlerinde 5 bin 960 çocuğun çalıştığının tespit edildiğini belirtiyor…

“Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, Türkiye’nin çocuk işçi çalıştırmayla mücadelede başarılı olduğunu belirtiyor, ‘Türkiye 2014 itibarıyla çocuk işçi çalıştırmayı bitirmeyi taahhüt ettiğini ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Türkiye’yi 2006’da çocuk işçilikle mücadelede başarı sağlayan üç ülkeden biri seçmesine neden olduğunu’ söylüyor…

“Gerçektir…”

“Kasım başında Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu yaptığı bir gezi sırasında yanına yaklaşan 10 yaşındaki bir çocuğa ayakkabılarını boyatması ve ona para vererek, kendisine bir boyacı sandığı almasını önermesi ve bunu çocuğu ‘desteklemek’ adına yaptığını açıklaması gerçektir…

“İki buçuk yıl önce yaşamını yitiren 16 yaşındaki Muhammet İsa Soysal’ın ailesine mahkemenin ‘Oğlunuz 65 yaşına kadar yaşardı, asgari ücretle çalışırdı’ diyerek 47 bin lira tazminat belirlemesi gerçektir…

“18 yaşından küçüklerin ağır ve tehlikeli işlerde çalışmasının artık yasal dayanağının da oluşturulması bir gerçektir…

“Mevsimlik çocuk işçilerine Adana’da ‘Cami Çocuk Arkadaşlığı’ adı altında bir etkinlik düzenleyerek ve onlara ‘ahlaklı ve erdemli bir birey olmalarını’ söyleyerek ucuz emek kulluğu oluşturma çabalarınız gerçektir…

“13 yaşındaki Ahmet Yıldız’ın işverenine 30 bin 40 lira ceza vermeniz ve bunu 24 taksite bölmeniz bir gerçektir…

“Koç Holding’in ‘meslek lisesi memleket meselesi’ projesi ile ülkeyi ucuz emek cenneti haline getirmeye çalışması bir gerçektir…

“Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, AB Türkiye Delegasyonu’nun Ankara’da gerçekleştirdikleri konferansta, işverenlerin nasıl bir mesleki eğitim istediğinin masaya yatırılması; Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Geliştirilmesi Projesi (METEK) kapsamında meslek liselerinin iş piyasasına göre şekillenmesi; 21 pilot ilin seçildiği proje kapsamında, iş adamlarının da olduğu yönetim kurullarıyla liselilerin ‘kalitesi’nin belirlenecek olması gerçektir…

“Ülkemizde Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı gibi 893 bin çocuğun çalışmadığı, sadece mevsimlik tarım işçilerinin yüzde 45’inin çocuk olduğu düşünüldüğünde bu rakamın çok daha üstünde bir çocuk emeğinin olduğu bir gerçektir…

“Çocuk işçiliğini güvencesizliğin kaynağı haline getiren nedenlerin ailelerin yoksulluğu, köyden kente göç, eğitime ulaşamama, 4+4+4 sistemi ve paralılaştırılma süreci ile kapitalizmin duyduğu ucuz emek gücü ihtiyacı olduğu bir gerçektir…”

Eskişehir Barosu Çocuk Hakları İzleme Komisyonu, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısı ile bir basın açıklaması yaptı.

Açıklamada, çocuk haklarının, kanunen veya ahlakî olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu, eğitim, sağlık, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel kavram olduğu belirtildi. Çocuk haklarının, insan hakları kavramının içinde ele alınması gereken bir konu olduğunu anlatılan açıklamada “Bugün, dünyanın birçok yerinde var olan insan hakları ihlalleri, çocuk boyutunda daha geniş kapsamlı ve büyüyerek, müdahale edilmesi daha zor bir şekilde yer almaktadır. Uluslararası Af Örgütü’nün belirttiğine göre; az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, emek sömürüsü, pornografi, şiddet, yasa dışılık gibi olumsuz etkenlerin dahilinde, çocuk hakları ihlalleri daha büyük boyutlarda olmaktadır” denildi.

OKULA DEVAM SÜRESİ YÜKSELDİ

Türkiye’de, çocuklarla ilgili göstergelerin birçok alanda gözle görünür bir iyileşmeye işaret ettiği, 7 yaş altı çocuklar için beklenen okula devam süresinin 2006’da 11,6 yıl iken 2011 yılında 11,8’e yükseldiği belirtilen açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2011-2012 istatistiklerine göre okul öncesi eğitimde okullaşma oranının 3-5 yaş aralığı için yüzde 30,87, 4-5 yaş aralığı için yüzde 44.04, 5 yaş için ise yüzde 65,69 olduğunu belirtildi. Açıklamada, ilköğretimde okullaşma oranının yüzde 98,67, ortaöğretimde yüzde 67,37, 2010-2011 verilerine yükseköğretimde okullaşma oranı ise yüzde 33,06 olduğunu ifade edildi.

Açıklamada, sağlık alanında temel göstergelerin önemli ölçüde iyileştiği, 2005 yılında her bin canlı doğumdan 21,4’ünün 1 yaşından önce ölümle sonuçlanırken, bu oranın 2011 itibarıyla 7,7’ye düştüğü kaydedildi. Çocuk ölüm hızının, 5-6 yaş altında yaklaşık olarak binde 26,6’dan binde 11,3’e düştüğü ifa edilen açıklamada şöyle denildi:

“SAĞLIK KURULUŞLARINDAKİ DOĞUM ORANI ARTTI”

“Ancak Kurban Bayramı tatilinde 2 aylık bebeğini tek başına evde bırakarak ölümüne neden olduğu iddiasıyla ilkokul öğretmeni Seçil M.D. olayı hepimizin kanını dondurmuştur. Bu olayın hem çocuk hakları hem de toplumsal birçok değinilmesi gereken yönü vardır. Bir öğretmen annenin bu şekilde çocuğunu evde bırakabilmesi konunun diğer bir yanıdır. Çocuk ölümleri azaldı derken, bu sefer de bu vahim ölüm nedeniyle kendi annesinin bile çocuğunun yaşam hakkını hiçe saymasını nefretle kınıyoruz. Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2011’e göre sağlık kuruluşlarında gerçekleşen doğumların tüm doğumlar içindeki oranı, 2002’de yüzde 75 iken, 2011 itibarıyla yüzde 94’e yükselmiştir. Erken çocukluk eğitimi ve anne-baba eğitiminin yaygınlaştırılması konularında önemli gelişmeler yaşandığı gözlenmektedir. Çocukların iyi beslenmesi ile ilgili kentsel ve kırsal alanlardaki farklılıklar azalmaktadır. 2008 yılında kırsal alanda düşük ağırlıklı çocukların oranı yüzde 4,8 iken, kentsel alanlarda yüzde 2,1 olarak bulunmuştur. Son bulgular Türkiye’de gıda yoksulluk oranının 2008 yılı itibarıyla yüzde 0,54 olduğunu (bu rakam 1994’te yüzde 2,9’dur.) ortaya koymaktadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının çocuklar için koruyucu-önleyici sosyal hizmet anlayışına yönelik çalışmaları ise umut vericidir.”

ÇOCUK GELİNLER

Eskişehir Barosu Çocuk Hakları İzleme Komisyonu açıklamasında, bilhassa töre adı altında “Çocuk gelinlerin“ sayısının artması aslında çocuk istismarının başka bir boyutu olduğu, Bakanlığın bu yönde ciddi mücadelesinin söz konusu olduğunu ifade edildi. Aynı şekilde ekonomik anlamda büyük sömürü anlamına gelen çocuk işçiliğinin ise sadece Türkiye’nin değil, dünyada çözüm gereken başka bir konu olduğunu belirtilen açıklamada “Çocuklar arasındaki göreli yoksullukla ilgili son OECD verilerine göre Türkiye’de bu yoksulluğun yüzde 24,6 ile OECD ülkeleri arasındaki en yüksek oran olduğunu göstermektedir. İlkokulda olması gereken yaklaşık 70 bin çocuğun kaydının olmadığı görünmektedir. Çocuk işçiliği rakamlarında önemli düşüşler yaşansa da sorunun ciddiyeti devam etmektedir. Çocuğa yönelik şiddet, ihmal ve istismar giderek artan bir biçimde çocuklarla çalışan profesyonelleri endişelendirmektedir. Çocuk ve gençlere yönelen okul dışı serbest zaman etkinliklerinin son derece sınırlıdır. Mevcut göstergeler incelendiğinde yaklaşık 15 yılda yargılanan çocuk sayısının iki kat arttığı görülmektedir” diye kaydedildi.

RAKAMLARDA GİZLİ EŞİTSİZİK

Bütün bu gelişmelere karşın, varlığını sürdüren sorunların açıklamasının, rakamlardaki gizli ‘Eşitsizlik’ olduğunu anlatılan açıklamada şu hususlar belirtildi:

“Tüm bu tabloyu çocuk haklarını temel alarak yorumlarsak; çocukların yaşam hakkının korunması açısından halen önemli risklerin var olduğu, bu risklerin hem ailede hem de kurumsal ortamlarda varlığını sürdürdüğü, yoksulluk, şiddet ve istismar döngüsünün çocukların gelişme hakkından yararlanmaları önündeki en önemli engel olduğu yanı sıra gelir adaletsizliği ve buna dayalı olarak belirginleşen bölgesel/kentsel farklılıkların yaşam ve gelişme hakkını tehdit ettiği, fırsat eşitsizliğinin çocuklar özelinde toplumsal barışı tehdit eden en önemli unsur olduğu rahatlıkla söylenebilir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, engellilik olgusunun, kırsal bölgelerde yaşamanın, etnik ve dini farklılıklara sahip olmanın çocuklar için önemli sorunları tetiklediği unutulmamalıdır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de (TBMM)  günün anlamı dolayısıyla “Çocuk Haklarının Korunmasında Uluslararası Mevzuat”  konulu panel düzenlendi.

ÇOCUK HAKLARI VE ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, tarihte en geniş kabul gören insan hakları belgesidir. 20 Kasım 1989 tarihinde onaylanan bu sözleşme sayesinde artık çocukların hakları yasalarca da tanınıyor. 20 Kasım günü tüm dünyada Çocuk Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Türkiye, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi 1990 yılında imzalamıştır.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, nerede doğduklarına, kim olduklarına; cinsiyetlerine, dinlerine ya da sosyal kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların haklarını tanımlamaktadır.

Sözleşme şunları kapsamaktadır: yaşama hakkı; eksiksiz biçimde gelişme hakkı; zararlı etkilerden, istismar ve sömürüden korunma hakkı; aile, kültür ve sosyal yaşama eksiksiz katılma haklarıdır.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, medeni, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlardaki insan haklarını en geniş biçimde tanımlamaktadır. Bu sözleşmeye yön veren temel değerler şunlardır: ayrım gözetmeme; çocuğun yararının gözetilmesi; yaşama ve gelişme; katılımdır.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, on sekiz yaşın altında olanları çocuk olarak tanımlayarak başlamaktadır. Sözleşmede ele alınan başlıca konular şunlardır:

  • Ana–babanın rolü ve sorumluluğu; bunun ihmal edildiği durumlarda ise devletin rolü ve sorumluluğu;
  • Bir isme ve vatandaşlığa sahip olma ve bunu koruma hakkı;
  • Yaşama ve gelişme hakkı;
  • Sağlık hizmetlerine erişim hakkı;
  • Eğitime erişim hakkı;
  • İnsana yakışır bir yaşam standardına erişim hakkı;
  • Eğlence, dinlenme ve kültürel etkinlikler için zamana sahip olma hakkı;
  • İstismar ve ihmalden korunma hakkı;
  • Uyuşturucu bağımlılığından korunma hakkı;
  • Ekonomik sömürüden korunma hakkı;
  • İfade özgürlüğü hakkı;
  • Düşünce özgürlüğü hakkı;
  • Dernek kurma özgürlükleri hakkı;
  • Çocukların kendileriyle ilgili konularda görüşlerini dile getirme hakkı;
  • Özel gereksinimleri olan çocukların hakları:
  • Özürlü çocukların hakları.