Dünyanın en zengin insanları ‘kıyamet günü’ hazırlığına başladı -2

KAMİL ERYAZAR ABD’de süper zenginler ile Silikon Vadisi milyonerlerinin gizlice ‘kıyamet günü’ hazırlığı yaptıkları ortaya çıktı ABD’nin Kaliforniya eyaletinde bulunan ve dünyadaki teknoloji üretiminin merkezi kabul edilen Silikon Vad...

Dünyanın en zengin insanları ‘kıyamet günü’ hazırlığına başladı -2 (1 Şubat 2017)

KAMİL ERYAZAR

ABD’de süper zenginler ile Silikon Vadisi milyonerlerinin gizlice ‘kıyamet günü’ hazırlığı yaptıkları ortaya çıktı

ABD’nin Kaliforniya eyaletinde bulunan ve dünyadaki teknoloji üretiminin merkezi kabul edilen Silikon Vadisi’ndeki milyonerlerin büyük bir kısmının olası bir ‘kıyamet günü’ için ciddi hazırlık içinde olduğu belirtildi. Teknoloji milyonerlerinin silah ve mermi stokladıkları, motosikletler alarak yeraltına sığınaklar yaptıkları kaydedildi.

The New Yorker’dan Evan Osnos ve Fresh Air’den Terry Gross’un konu ile ilgili haberlerinin yayınlanmasının ardından bir haftadır dünya bunu konuşuyor.

GLOBAL KONJONKTÜR, DÜNYA SAVAŞLARI ÖNCESİNE BENZİYOR

Son yıllarda, geçmiş iki dünya savaşı öncesindeki buhranlara benzeyen kapitalizmin küresel ekonomik ve toplumsal krizi, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da 5 yıldır süren iç ve bölgesel savaşlar, çevre sorunları, ABD’de ‘sürpriz’ bir şekilde başkan olan ‘sağ marjinal’ Trump’ın seçim kampanyasında söylediği ama inanılması zor vaatlerini icraatının daha başındaki ilk günlerde uygulamaya başlaması, bütün bunlara bağlı olarak tansiyonu kontrolsüz bir şekilde yükselen dünyadaki nükleer savaş endişesi ile birlikte geleceğe dair yaygın korkuların artması, ‘olanakları olan’ azınlığı kişisel birtakım savunma önlemleri almaya yöneltti.

3 MİLYON DOLARDAN SATILAN LÜKS SIĞINAKLAR KISA SÜREDE TÜKENDİ

The New Yorker’dan gazeteci Evan Osnos, yazısını araştırırken geceyi, Kansas eyaletinin kuzeyinde bulunan Wichita kentindeki 20 üniteli, lüks bir yeraltı apartman kompleksi olan Survival Condo Project'de geçirdi. Kompleks, toprak kullanmadan su içinde mineral besin çözümleri kullanarak bitki yetiştirme yöntemi hidroponik tarım ile sebze üretimi, balık çiftliği gibi altyapılarla, kendi kendine yetebilecek şekilde tasarlanarak, yenilenebilir enerji kaynakları ile donatıldı.

Bir inşaat firması, 1960'da ABD ordusu tarafından yeraltı füze mahzeni olarak kullanılan siloyu lüks sığınaklara dönüştürülerek, büyük daireleri 3 milyon dolardan, küçük daireleri ise 1,5 milyon dolardan satışa çıkardı.

Kansas'ta yer altına inşa edilen devasa sığınak, Amerikalı milyonerlere ekonomik çöküntü, güneş patlamaları, terörist saldırılar, kıtlık ve küresel felaketlerde sağ kalma garantisi veriyor.

Nükleer saldırıya dayanıklı

İnşaat firması sahibi Larry Hall, yeraltı dairelerinin satışa çıkar çıkmaz tükendiğini belirterek, yüksek talep nedeniyle yeni projeler üzerinde çalışmaya başladıklarını kaydetti.

Nükleer saldırıya dayanıklı sığınakların aynı zamanda olası bir iç savaş ya da ekonomik kriz döneminde de kullanılmaya uygun şekilde tasarlandığına işaret eden Hall, "Daireleri satın alanların çoğu, olası bir doğal ya da insan ürünü afet durumunda gönül rahatlığıyla kaçabilecekleri bir sığınak arayan başarılı ve eğitimli kişiler" ifadesini kullandı.

5 yıla kadar yaşanabilecek tüm teçhizat mevcut

Beton duvarları yaklaşık 2,9 metre kalınlığındaki sığınak, saatte 800 kilometre hızındaki rüzgara dayanıklı 2 milyon dolar değerinde kubbemsi beton bir kapağa sahip.

Büyüklükleri 84 ile 168 metrekare arasında değişen dairelerde herhangi bir dış desteğe ihtiyaç duyulmaksızın 5 yıla kadar yaşanabilecek tüm teçhizat mevcut.

Gizli bir mevkide inşa edilen barınakta yüzme havuzu, sinema, spor ve eğitim alanları, mini bir ameliyathane, organik gıda üretim merkezi ve benzer birçok tesis bulunuyor.

Felaket senaryoları için hazırlık yapan müşterilerinin güvenli bir barınak arayışı içerisinde olduğunu söyleyen 55 yaşındaki Hall, kendisinin de güneş patlamaları neticesinde zarar görebilecek elektrik şebekesinin devre dışı kalmasıyla birlikte oluşabilecek kaosun en büyük korkularından biri olduğunu söyledi.

Hall, sığınakları satın alan müşterilerinin isimlerini ise gizli tutuyor. Liberal ve muhafazakar, siyasal yelpazenin her iki kesiminden de kişiler olduğunu söylemekle yetiniyor.

HAYATTA KALANLARIN ŞÜPHELİ DURUM SENARYOLARI ÜZERİNE

The New Yorker’dan gazeteci Evan Osnos’un konuştuğu kişilerin anlattıklarının bazıları sıradan felaket filmleri gibi ancak bazı asıl unsurlar da var. Örneğin Ebola virüsü nüfusun daha büyük bir bölümünü ya da San Francisco'daki San Andreas'taki bir depremden etkilendiyse, bir salgın olabileceği fikri tamamen mantıksız bir korku değil. Bu bir tür huzursuzluk olasılığı. Bazı Amerikan kentlerinde yaşanan toplumsal olaylara bakarak daha büyük bir ölçekte tahmin yapıyorlar ve "Peki, ne olacak bunun sonu?" diyorlar.

‘YAPAY ZEKA’ İNSANLIĞIN SONU OLABİLİR!

Dünyaca ünlü fizikçi Stephen Hawking, yapay zekanın çok hızlı geliştiğini ve yavaş yavaş insanların kontrolünden çıktığını belirterek, insan zekasını geride bırakmaya başlayan yapay zekanın, insanlığın sonunu getirmesinden endişe duyduğunu uzun zamandır vurguluyor.

Son olarak da geçen yıl Ağustos ayında İngiltere'nin başkenti Londra'da düzenlenen Zeitgeist Kongresi'nde konuşan Hawking, "Bilgisayarlar, yapay zeka sayesinde önümüzdeki 100 yıl içinde insanları alt edecek." ifadelerini kullandı.

Bu endişenin, yapay zekayı geliştiren teknoloji ve bilim insanlarında da bulunduğu anlaşıldı. Üstelik de oldukça yaygın bir korku olduğu ortaya çıktı. 

Yapay zekanın büyümesi ve gelişimi büyük bir tartışma konusu haline geldi. Örneğin yakında sürücüsüz arabanız olacak. Bu tür Amerikan işgücündeki köklü değişiklikler özellikle işlerini kaybeden insanlar ve bu değişikliği getiren teknolojiden sorumlu kişiler arasında gerginlik yaratmaya devam edecek.

PayPal'ın kurucularından olan Max Levchin, borç verme başlangıcı olan ve hayatta kalma düşüncesinin bu eğilimine karşıt olan Affirm'in CEO'su ve bununla çevrili. İnsanların endişe duydukları şey, Max'in sözünü "atlama sopaları" kullanmaktı ve bu, birkaç yıl önce Wall Street İşgali (Occupy Wall Street) hareketiyle gördüğümüz gerginliğin daha geniş, daha öldürücü bir biçimde olacağı fikrini ifade ediyordu.

GPS de dahil olmak üzere dijital sistemlerimizin kırılganlığı üzerine

Eğer teknolojide çalışan birisiyseniz, kısmen bu işe girdiniz, çünkü sistemlerin nasıl bir araya geldiğini düşünmeye eğilimliydiniz. Bir milyar dolarlık bir teknoloji şirketinin CEO'su şöyle söylüyor: "Gerçek şu ki, bugünkü yaşantılarım, 20-30 yıl önce bile olmayan entegre, birbirine bağlı sistemlere bağımlı.” Size bir örnek vermek gerekirse, "Market raflarında yer alan yiyecekler, GPS ve GPS'e dayanan bir tedarik zincirine bağlıdır, ‘Global Konumlandırma Sistemi’, bir dereceye kadar İnternet'e bağlıdır ve İnternet, bir dereceye kadar DNS olarak bilinen başka bir sistemde çalışıyor ve her biri kendi yolunda savunmasız durumda."

Aynı kişi oldukça mantıklı olarak, "Bakın, acele etmiyorum ve dünyanın sonunun yakın olduğunu ilan etmiyorum ancak benim söylediğim bu kırılganlık hakkında konuşmak mantıklıdır" diyor ekliyor: “Bu dijital ve elektronik sistemleri, gerçekten de ikinci doğası ve günlük hayatımızı kapsaması bakımından şimdiye kadar büyük ölçüde hiç incelenmemiştir."

“ALTERNATİF GERÇEKLER” 1984’Ü YENİDEN ÇOK SATANLARA TAŞIDI

ABD Başkanı Donald Trump’ın danışmanlarından Kellyanne Conway’in, katıldığı bir programda kullandığı “alternatif gerçekler” sözü, Orwell’ın distopyan romanı 1984’ü yeniden gündeme getirdi.

Danışmanın, geçen sonbaharda gerçekleşen seçimde yasal olmayan oylar kullanıldığı ve Trump’ın yemin törenindeki kalabalıkla ilgili abartılı sayılar üzerine “alternatif gerçekler”in söz konusu olduğunu söylemesi, akıllara 1984’te geçen ve düşünme gereksinimini minimuma indiren yeni bir dil olan “yenikonuş” ve çelişkili bir bilgiye inanmak şeklinde tanımlanabilecek “çiftdüşün” kelimelerini getirdi. Sosyal medyada ve basında kitaptaki sözcükler ile “alternatif gerçekler” sözünün aynı amaca hizmet ettiğinin dile getirilmesi ise ilk kez 1949 yılında yayımlanan kitabın Amazon’un çok satanlar listesinde üst sıralara çıkmasını sağladı.

Üstelik, Amazon’da satışı artan tek kitap 1984 olmadı; Sinclair Lewis'in 1935 tarihli otoriter bir başkanlığı anlattığı romanı It Can't Happen Here ve Aldous Huxley'nin distopyan romanı Cesur Yeni Dünya kitapları da listelerde yükselişe geçti.

1984’e artan ilgi sonrasında Penguin Books, kitabın 75 bin kopyalık yeni bir baskısını yapmaya karar verdiğini açıkladı.

TRUMP’IN BAŞKANLIĞI ‘DÜNYANIN SONU’NU YAKLAŞTIRDI

Bilim insanları, sembolik olarak dünyanın sonunu gösteren 'Kıyamet Saati'ni, ABD Başkanı Donald Trump'ın açıklamaları ve dünyada bozulan güvenlik ortamı nedeniyle yarım dakika ileri aldı.

Böylece, dünyanın sonunu temsil eden gece yarısına 2,5 dakika kaldı.

Kıyamet Saati, Atom Bilimcileri Bülteni (BPA) tarafından ABD’nin Japonya’ya ilk atom bombasını atmasından iki yıl sonra 1947 yılında kuruldu.

BPA ise Chicago Üniversitesi bünyesinde 1945 yılında ilk atom bombalarının geliştirilmesine yardımcı olan bir grup bilim insanı tarafından oluşturuldu.

Bugün ise dünyanın kıyamete ne kadar yaklaştığını gösteren Kıyamet Saati’ni belirleyenler arasında fizikçiler ve çevre alanında çalışmalar yapan bilim insanları yer alıyor.

BBC’deki habere göre; saati değiştirme kararı, BPA üyeleri ve Nobel ödüllü 15 bilim insanının yer aldığı Sponsorlar Kurulu tarafından alınıyor.

“Dünya liderleri, tansiyonu artırmak yerine düşürmeli”

Saatin ileri alınmasıyla ilgili bir açıklama yapan BPA Başkanı Rachel Bronson, dünya liderlerine “tansiyonu savaşa neden olabilecek şekilde artırmak yerine düşürmeleri” çağrısı yaptı.

BPA konuyla ilgili yayımladığı raporda, Trump’ın iklim değişikliği, ABD’nin nükleer silahlarının artırılması ve istihbarat kurumlarının güvenilirliğini sorgulamasının küresel risklerin artmasına katkıda bulunduğunu ifade etti.

Saatin yarım dakika ileri alınmasına neden olan diğer etkenler de İran’la yapılan nükleer anlaşmanın geleceğine dair belirsizlik, siber güvenliğe yönelik tehditler ve sahte haberlerin sayısındaki artış olarak sıralandı.

Saatin ileri alınmasıyla kıyamete 2.5 dakika kaldı ve böylece bugüne kadar kıyameti temsil eden gece yarısına ikinci kez bu kadar yaklaşılmış oldu.

1953 yılında, hem ABD’nin hem Rusya’nın hidrojen bombası test etmesinin ardından saat yine ileri alınmış ve gece yarısına iki dakika kalmıştı.

Kıyamet Saati ileri alındıktan sadece birkaç gün sonra İran, BM kararlarına karşın kıtalararası balistik bir füze denemesi gerçekleştirerek bilim insanlarının kaygılarını haklı çıkardı.

Kıyamet saati nedir?

Kıyamet Saati’nin yelkovanı, dünyanın büyük bir felakete karşı ne kadar kırılgan olduğunu temsil ediyor.

Son iki yıldır, saat gece yarısına üç dakika kaldığını gösteriyordu.

1947 yılında oluşturulduğunda gece yarısına yedi dakika vardı.

O tarihten bu yana saatte 22 kez değişiklik yapıldı. Kıyamete iki dakika ile en fazla yaklaşılan yıl 1953 olurken, en uzaklaşılan yıl da 17 dakika ile 1991 oldu.

Makalenin Bundan Önceki Bölümü: Dünyanın en zengin insanları ‘kıyamet günü’ hazırlığına başladı