Türkiye’de ‘Çalışan Kadın’ Olmak…

Kadınların işgücüne katılım oranı erkeklerin üçte biri. Kayıt dışı çalışanların yüzde 80’ine yakını kadın. Yüzde 47'si de sigortasız çalıştırılıyor. Kadınlar, fiziksel, fizyolojik ve psikolojik yapılarından dolayı iş ...

Türkiye’de ‘Çalışan Kadın’ Olmak… (6 Mart 2015)

Kadınların işgücüne katılım oranı erkeklerin üçte biri. Kayıt dışı çalışanların yüzde 80’ine yakını kadın. Yüzde 47'si de sigortasız çalıştırılıyor. Kadınlar, fiziksel, fizyolojik ve psikolojik yapılarından dolayı iş ortamlarında erkeklere göre daha ağır sağlık ve güvenlik riski ile karşı karşıya. Çalışan kadınların yine yüzde 50’ye yakını da iş yerinde mobbing ve şiddet görüyor.

Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranının, Avrupa Birliği üyesi ve aday ülkelerin hepsinin gerisinde kaldığı ortaya çıktı. TÜİK’in 8 Mart Kadınlar Günü öncesinde yayımladığı araştırma, Türkiye’de kadının yeri hakkında çarpıcı veriler ortaya koydu.

Kamuda Kadın Yönetici Oranı Yüzde 9,3

15 ve daha yukarı yaştaki nüfusta işgücüne katılma oranı yüzde 47,5. Erkekler arasındaki oran yüzde 69,2, kadınlardaysa yüzde 25,9. Türkiye, AB üyesi ve aday ülkeler arasında kadınların işgücüne katılma oranının en düşük olduğu ülke.

Kadınların en fazla çalıştığı yaş aralığı 25-29;  oran ise yüzde 38,3.

Türkiye’de kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı yüzde 9,3.

Eğitim Arttıkça Doğum Oranı Azalıyor

Türkiye’nin 76 milyon 667 bin 864 olan nüfusunda, kadın sayısı 38 milyon 194 bin 504; yani nüfusun yüzde 49,8’i kadın.

Eğitim düzeyi arttıkça, doğum oranları da düşüyor. TÜİK’e göre 2011’de, 15 yaş ve üzerinde olup okuryazar olmayan kadınların yüzde 74,9’u dört veya daha çok çocuğa sahipti. Yükseköğretim mezunlarının yüzde 22,9’u hiç doğum yapmazken, dört ve daha çok çocuk doğuranların oranı yüzde 1,9’du. İşgücündeki kadınların yüzde 35,6’sının, işgücünde olmayan kadınların yüzde 52,8’inin 3 ve daha çok çocuk doğurduğu saptadı.

En Az Okumuş İl Şırnak

2012’de okuma yazma bilmeyen erkek nüfus oranı yüzde 1,4’tü; kadınlarda bu oran yüzde 7’ye çıkıyordu. Okuma yazma bilmeyen kadın nüfus oranının en yüksek olduğu il yüzde 18,2’yle Şırnak, okuma yazma bilmeyen erkek nüfus oranının en yüksek olduğu ilse yüzde 4,1’le Mardin oldu.

Yükseköğretim mezunu nüfusun en yüksek olduğu il, kadınlarda yüzde 15,3, erkeklerde yüzde 19,2’yle Ankara. En düşük olduğu il, kadınlarda yüzde 2,6’yla Hakkari, erkeklerde yüzde 4,7’yle Ağrı olarak saptadı.

En Çok Çalışan Kadın Artvin’de

Kadınlarda işgücüne katılma oranının en yüksek olduğu il Artvin (yüzde 43,5), en düşük olduğu il Şırnak (yüzde 9,7).

2013’te kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı yüzde 9,3, kadın hakim oranıysa yüzde 36,3’tü. Akademik personel içinde kadın profesörlerin oranı 2012-2013 öğretim senesi için yüzde 28,1 oldu. Kadın polis oranı yıllara göre bir farklılık göstermeyerek önceki sene da yüzde 5,5 aşamasında kaldı.

KADINSAN İŞİN ZOR!

Hürriyet/Ekonomi’de yer alan habere göre, Türkiye’de kadın her yaşta işgücünün dışına itilmiş. İşgücüne katılabilenlerse ya tarımda ücretsiz aile işçisi ya da erkeklerin OECD verilerine göre beşte biri daha az maaşla ücretli çalışan konumunda. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 26 milyon 313 bin kişilik istihdamın sadece 7.7 milyonu kadın. 7.7 milyon kadından 2.4 milyonu tarımda çalışıyor. Tarımda çalışan kadınların ise yüzde 80’i ücretsiz aile işçisi. Tarım dışı sektörlerde çalışan 5 milyon kadının ise yüzde 85 ücretli, yevmiyeli çalışıyor. Patron kadın oranı mı? 7.7 milyon kadından sadece yüzde 2. İşgücü dışında kalan kadın sayısı ise tam tamına 20 milyon.

Mesleki Ayrımcılık

Kadın istihdamının dağılımı da erkeklerden farklı. İstihdam edilen kadınların yüzde 35’i tarımda, yüzde 15’i sanayide, yüzde 11’i ticaret sektöründe, yüzde 9’u ise sağlık ve sosyal hizmetlerde görevli. Erkeklerde ise sanayi yüzde 20 ile başı çekiyor. Ticarette erkeklerin çalışma oranı yüzde 16. Türkiye’de yaygın olarak kadın işi ve erkek işi olarak değerlendirmelerin fazla olması kadınların mesleki yelpazesini genişletmesini engelliyor. Mesleki ayrımcılık olarak tanımlanabilecek bu durum TÜİK verilerine de yansıyor. Kadınların sadece yüzde 2’si yönetici olarak tanımlanıyor. Sosyal güvenlik, sağlık, eğitim, halkla ilişkiler, hukuk gibi meslek gruplarında kadın çalışan oranı ki daha çok kadın işi olarak tanımlanan gruplarda yüzde 13. Erkeklerde bu oran neredeyse yarısı. Niteliksiz eleman da yüzde 21 ile kadınların ‘meslek’leri arasında. Hizmet ve satış elemanı olan kadınların oranı da yüzde 18. Erkek işi olarak değerlendirilen sanatkarlık, makine operatörlüğü, teknik işlerde ise kadınların istihdam oranı yüzde 1’in bile altında. Erkeklerde ise bu mesleklerde yüzde 12-20 arasında istihdam gözleniyor.

ÇALIŞMA KOŞULLARI ERKEKLERE GÖRE BELİRLENİYOR

İş yerlerindeki ortamların genellikle erkeklere göre düzenlendiğini belirten Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Akdur, iş ortamlarında kadınların cinsiyetlerinden dolayı çeşitli risklerle karşı karşıya kaldıklarını söyledi.

Akdur, kadınların beden ölçülerinin erkeklerden daha küçük, erkeklere göre daha kısa, daha hafif ve daha az kas yapısına sahip olduğunu ifade ederek, ”Buna karşılık genellikle bütün makine ve işlerin ergonomik ölçüleri erkeklere göre ayarlanmıştır. Bu yetmezmiş gibi, bireysel koruma malzemelerinin büyük çoğunluğu da erkek ölçülerine göre yapılmıştır” dedi.

Birçok kimyasal maddenin, kadınlarda daha düşük doz ve sürede daha ağır sağlık sorunlarına yol açtığına dikkati çeken Akdur, şunları kaydetti: ”Kadınların, düzenli menstürasyon görmesi, gebelik ve loğusalık yaşaması, menopozu erkeklerin andropozuna göre çok daha ağır geçirmesi gibi birçok nedenler, iş ortamlarında erkeklerden hem daha ağır hem de daha farklı sağlık ve güvenlik riskleri ile karşılaşmalarına yol açar. Bundan ötürü de başta kadın işçilerin kendisi, işyeri hekimleri, sendikalar ve işverenler bu konuyu kesinlikle ihmal etmemelidir.

Ev, annelik ve iş üçgeni arasında yaşadıkları sorumluluk ve stres nedeniyle bir yandan dikkati daha dağınık olan kadın çalışanın, bu nedenlerle yoğun baş ağrısı ve anksiyete yaşadığının altını çizen Akdur, çalışan annenin bu anneliğini en rahat yaşaması ve annelik anksiyetesinin düşürülebilmesi için işyeri kreşinin sağlanması gerektiğini belirtti.

ÇALIŞAN KADIN MOBBİNG VE ŞİDDET MAĞDURU

Sağlık-Sen’in yaptığı araştırmaya göre, ”Aylık kazancınızın büyük kısmını ne için harcıyorsunuz” sorusuna kadınların yüzde 50,7′si ailesinin geçimi için, yalnızca yüzde 10,9′u kendi ihtiyaçları ve sosyal faaliyetler için harcadığını söyledi.

Oranların medeni duruma göre değiştiği araştırmada, kazançlarının tamamını ailesinin geçimi için harcadığını belirten evli kadınlardaki oran ise yüzde 60.

”Türkiye’de cinsiyete dayalı bir ayrımcılık olduğunu düşünüyor musunuz” sorusuna kadınların yüzde 79,3 oranında evet cevabını verirken, ”Çalıştığım kurumda cinsiyete dayalı ayrımcılık var mıdır” sorusuna ise kısmen katılıyorum seçeneğiyle yüzde 43,6 oranında katıldıkları gözlendi.

Kadınların Yüzde 79,4′ünün Sosyal Hayatı Yok

Sağlık çalışanı kadınlar, yaşadıkları cinsiyet ayrımcılığının kendilerine nasıl yansıdığının sorulması üzerine, ”Cinsiyetler arası eşitsizlik, ekonomik ve sosyal olarak kadını yoksullaştırmakta mıdır” sorusuna yüzde 73,2′si kısmen veya tamamen katıldıklarını belirtti.

Kadınlara, ev ve iş hayatının yoğunluğu yüzünden sosyal hayatının yok olduğunu söyleyen kadınların oranı yüzde 79,4 olarak hesaplandı.

”Ev ve iş hayatının yoruculuğundan kendisini psikolojik ve fiziksel olarak yıpranmış hisseden” kadınların oranı yüzde 85,8, ”iş hayatının yoğunluğu yüzünden ailesine yeteri kadar zaman ayıramayan” kadınların oranı yüzde 78,8 ve ”Kendisine yeterince zaman ayıramayanların” oranı da yüzde 85,2 çıktı.