Türk Siyasal Yaşamında Bir İlk

CHP, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun yaşamını özetleyen belgesel filmi seçim öncesi gösterime sundu “Anadolu’nun Kemal’i, Türkiye’nin Başbakanı” adlı 23 dakikalık belgesel filmi, ünlü kişilerin yaşam öyk&...

Türk Siyasal Yaşamında Bir İlk (29 Mart 2015)

CHP, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun yaşamını özetleyen belgesel filmi seçim öncesi gösterime sundu

“Anadolu’nun Kemal’i, Türkiye’nin Başbakanı” adlı 23 dakikalık belgesel filmi, ünlü kişilerin yaşam öykülerini belgesel filmlere dönüştüren deneyimli araştırmacı-gazeteci Rıdvan Akar hazırladı.

Filmin gala gösterimi, Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi’nde çok sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirildi.

Filmin gösterilmesinin ardından sahneye gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gözyaşlarını tutamadığı duygusal konuşmasıyla, salondakilere de duygusal anlar yaşattı. 67 yıllık yaşamı boyunca hiç unutamadığı anları paylaşan Kılıçdaroğlu, 77 milyona Nazım Hikmet'in dizeleriyle seslendi.

Konuşurken gözleri dolan CHP lideri, ''Annem okuma yazma bilmezdi. Ama ben bu ülke için pırıl pırıl 3 çocuk yetiştirdim. Hangi anne baba çocuklarının iyi okumamasını ister'' ifadelerini kullandı.

İşte Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:

"Bir hayal de diyebilirsiniz"

Bir hedefim var. Bir hayal de diyebilirsiniz. Neden biz 3. Sınıf demokrasiye razı oluyoruz. Bizim hedefimiz bu ülkeye birinci sınıf demokrasiyi getirmek. Sorunları aşabiliriz.

“Bir kapıdan bir sürü çocuk dışarıya fırlıyor”

Babam köyden dedemle beraber Nazimiye’ye geliyorlar. Caddede yürürken bir zil çalıyor, bir kapıdan bir sürü çocuk dışarıya fırlıyor.

"Babamın yaşı büyük diye almıyorlar"

Babam dedeme dönüp bunlar kimin çocukları diye soruyor. Dedem burası ev değil, okul diyor. Babam ‘nem de okula gitmek istiyorum’ diyor.

Dedem göndermek istemiyor. Babam beni okula göndermezseniz yemek yemem’ deyip direniyor. Babamın yaşı büyük diye almıyorlar. Mahkeme kararı ile yaşını küçültüp okula kaydını yaptırıyorlar."Ama ben bu ülke için pırıl pırıl 3 çocuk yetiştirdim.

Babam ilkokul mezunu zaten. Annem de ablam da okuma yazma bilmez. Ama ben bu ülke için pırıl pırıl 3 çocuk yetiştirdim. Hangi anne baba çocuklarının okumamasını ister.

"Pardesüm olsa iyi olurdu…"

Babamın 7 çocuğuna birden ayakkabı aldığını hiç hatırlamıyorum. Babamızla çok fazla muhatap olmazdık. Bir derdimiz varsa annemize söylerdik. Üniversiteye geldik. Herkesin pardesüsü vardı, benim yoktu. Babama yazıyorum mektubu aile için. Mektubun altına bir cümle yazdım: Pardesüm olsa iyi olurdu…

"Çocuklarımın ayağında lastik ayakkabı yok"

Ben bir mücadeleyi verdim. Benim ayağımda lastik ayakkabı yok. Çocuklarımın ayağında lastik ayakkabı yok. Onlar güzel ayakkabı giyiyor. Ama Ermenek’teki Recep amca lastik ayakkabı giyiyorsa bu hepimizin ortak derdi olmalı. Siyaset budur. Toplum için siyaset yapmalıyız. Bireysel başarılarımız olabilir ama önemli olan toplumsal başarıların altına imza atmaktır.

Biz becerebilir miyiz? Türkiye’yi çağdaş uygarlığa ulaştırabilir miyiz? Evet yapabiliriz. Özgürlüklerden yana tavır koymamız gerekiyor.

"Teşekkür ettim. Aldım bavulu, otobüse bindim"

1980’li yıllar. Devlet beni bir yıl süreyle Fransa’ya gönderiyor. Gitmeden önce gidip annemin babamın elini öpeyim, yaşlılar ölüm var kalım var diye Tunceli’ye gittim. Dönüşte bir el çantasına kitaplarımı da koydum. Askeri darbe var, yollarda arama var. Elazığ’a girerken askerler kimlik taraması yapacağız, herkes bavulunun başında beklesin dedi. En üstteki kitap 2’nci 5 Yıllık Kalkınma Planı. Asker aldı ‘sen bunların taşınmasının yasak olduğunu bilmiyor  musun’ dedi. Hesap uzmanıyım dedim. Kimliği istedi, verdim. Darbe olmuş, Süleyman bey gitmişti. Herkes bavulunu toplasın dedi, benden sonraki bavullara bakmadı, sen bekle dedi. Gitti kimliğimi ilerde komutanına verdi. Komutan bu kitapların taşınmasının yasak olduğunu bilmiyor musun dedi. Bir süre sonra seni affediyorum dedi, bir daha görmeyeyim. Teşekkür ettim. Aldım bavulu, otobüse bindim. Böyle bir dönemi yaşadım. Bugün geldiğimiz nokta benzer tabloları yaşatıyor. Biz bunları aşmak zorundayız. Yazarların, çizerlerin hapiste olduğu ülkeyi asla kabullenmemeliyiz.

"Kişisel başarılar elbette çok önemli"

Ne diyor Nazım: Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine. Çocuklarımın hepsi çok iyi. Oğlum Güney Kore’de. Hiçbir yükü yok bana. Güney Kore’nin bursunu kazandı ve gitti. Kişisel başarılar elbette çok önemli. Ama benim cumhuriyete borcum var. Toplumsal başarılara da imza atmak istiyorum. Eğer bu ideallerimi paylaşıyorsanız o zaman adresimiz CHP.

"Çok daha güzel bir Türkiye bırakmak"

Cumhuriyeti kuranlar ağır bedeller ödediler ama bize güzel bir Türkiye bıraktılar. Bizim hedefimiz çocuklarımıza çok daha güzel bir Türkiye bırakmak. Çok küçük bir köy, küçük bir mezra. Cumhuriyetin beni buralara taşıdığı bir süreci yaşadım. Biz bu süreci demokrasi ile barışla taçlandırmak zorundayız. Gelin hep beraber bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşayalım. Bu davet benim.