Toplumcu Gerçekçi Tiyatronun Yarım Asırlık Çınarı AST

Türkiye’de politik tiyatronun efsane kurumu Ankara Sanat Tiyatrosu bugün 50. yaşına girerken, zor zamanları geride bırakmaya hazırlanıyor. Yarım asırlık tiyatroyu, emeği geçenlere sorduk. “Hep baskı görmüş; aslında bu, gayet olağan bir şey. Çünkü Türkiye gibi bir ülk...

Toplumcu Gerçekçi Tiyatronun Yarım Asırlık Çınarı AST (6 Aralık 2012)

Türkiye’de politik tiyatronun efsane kurumu Ankara Sanat Tiyatrosu bugün 50. yaşına girerken, zor zamanları geride bırakmaya hazırlanıyor. Yarım asırlık tiyatroyu, emeği geçenlere sorduk.

“Hep baskı görmüş; aslında bu, gayet olağan bir şey. Çünkü Türkiye gibi bir ülkede muhalifsen, var olan çarkın dişlerine bir çomak sokuyorsan, başına her zaman böyle şeyler gelebilir” diye özetliyor durumu bugün 50 yaşını kutlayan Ankara Sanat Tiyatrosu yöneticilerinden Mahir İpek.

Ama biz şimdi başa sarıp, 158 oyunun sahnelendiği; Engin Orbey’in ‘en atak, en atılgan tiyatro’ diye tanımladığı Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) geçen 50 yılda neler yaşamış kısaca bir bakalım: 6 Aralık 1963’te Asaf Çiyiltepe öncülüğünde devrimci bir tiyatro olarak kuruldu Ankara Sanat Tiyatrosu. Genel Sanat Yönetmenliğini, Çiyiltepe’nin 1967’de doğu turnesi sırasında geçirdiği bir kaza sonucu vefatı üzerine Güner Sümer üstlendi. Sümer’in ardından ise 1973’te Sanat Yönetmenliği’ne Rutkay Aziz geldi. Uzun yıllar bu görevi devam ettiren Aziz, birçok oyuna yönetmen ve oyuncu olarak imzasını attı.

Repertuvarında çoğunlukla Samuel Beckett, Behan, Salacrou, Frish, Strindberg gibi çağdaş dünya klasiklerine yer verdi; özellikle bir ‘Brecht – Gorki tiyatrosu’ kimliği kazandı AST. Nâzım Hikmet, Orhan Kemal, Cahit Atay, Turgut Özakman, Uğur Mumcu, Faruk Erem, Eşber Yağmurdereli, Yaşar Kemal, Turgut Özakman, Sabahattin Ali, Yılmaz Güney, Behrengi gibi yazarların oyunlarını sahneledi. 60’lardan itibaren yüzlerce oyuncu, yazar, yönetmen, sahne tasarımcısı, sahne müzikçisi ve teknisyenini yetiştirdi.

Açtığı kurslarla yeni oyuncular da yetiştiren AST, muhalif kimliğini hiç kaybetmedi. 1970’te tiyatro yönetiminin toplusözleşme yapmaya yanaşmaması üzerine oyuncular grev kararı aldı. Tiyatro çalışanları, 1971-1972 sezonunda Bertolt Brecht’in yazdığı, Yılmaz Onay’ın yönettiği ‘Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti’ adlı oyun nedeniyle sıkıyönetim tarafından gözaltına alındı. Bunun üzerine Ankara Sanat Tiyatrosu’nun adındaki ‘Sanat’ çıkarıldı, Ankara Tiyatrosu adıyla Anadolu ’da aylarca turne yapıldı. Erol Demiröz, bir söyleşisinde o günleri “Cunta döneminde ‘Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti’ oyununu oynadık; 9 oyun hınca hınç doldu. Tiyatro 9 oyun sonra kapatıldı. Ne zaman biraz demokrasi, biraz özgürlük gelmeye başlarsa -ki çok az gelmiştir- bizim seyircimizde azalma başlar. Yani seyirci zor dönemlerde geliyor, kolay zamanlarda gelmiyor bize” diye anlatıyor. Oynadıkları oyunlar nedeniyle hapse girdiklerini de ekliyor Demiröz: “Bir ay hapis yattım. Hapis koymadı; saçımı, sakalımı, bıyığımı kestiler o koydu bana.” O dönemde tutuklanan tek isim Demiröz değil elbette. Erkan Yücel de on beş yıl hapse mahkûm ediliyor; iki yıl kadar hapis yattıktan sonra 1974 affıyla özgürlüğüne kavuşuyor. 1974, AST’ın, ‘Sanat’ını geri alıp yola Ankara Sanat Tiyatrosu adıyla devam ettiği yıl aynı zamanda…

Bir diğer kapatma ise 12 Eylül sonrasında yaşanıyor. “Her siyasi çalkantıda, her darbede herkes kadar AST da, bu ülkedeki sosyalistlerin, devrimcilerin yaşadığı her travmada AST da nasibini fazlasıyla aldı” diyor tiyatronun bir diğer yöneticisi Vedat Çuhadar: “Çünkü AST, özellikle 80 öncesi dünyaya soldan bakan insanların, devrimcilerin sığınağıydı. Hatırlarım ben, 80 öncesi çok uzun kuyruklar oluşurdu tiyatronun önünde. İnsanlar öğle tatillerini feda edip bilet almak için kuyruğa girerlerdi. 2012’de aynı manzarayı görmenin zor olduğunu biliyorum ama en azından diyorum ki biz yeni nesillere gerçekten tiyatroyu, AST’ın yaslandığı ilkelerle tiyatro yapabildiğini anlatalım istiyoruz. En büyük amacımız da bu. Biz muhalif bir tiyatroyuz. Hayatı ve yaşanan toplumsal gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz. Nice 50 yıllara!”

Nurhan Özenen: 1978’de ‘Zengin Mutfağı’ oyunuyla başladığım AST’ta 2004’e kadar çalıştım. Orası benim için bir okuldu; sadece oyunculuk ve sahne üzeri değil, seyircilik ve sahne disiplini de öğretti. Çok badireler atlattı tiyatromuz fakat şimdi AST’ı yeni kuşaktan arkadaşlarımız devraldılar; onların orayı tekrar yaşatacağına inanıyorum. AST her daim olsun!

Uğur Polat: 1978’de AST’ın kurslarına katıldım; 1979’da ilk kez profesyonel olarak ‘Oyun Nasıl Oynanmalı’ oyununu oynadım. Sonrasında ‘Hikâye-i Mahmut Bedrettin’, ‘Ferhat ile Şirin’ ve ‘Kafa Tası’ geldi… AST’ta olduğum dönemlerde her şeyi yaptım; gişede durdum, dekor boyadım, dekor taşıdım, çok keyifli turneler yaptık. Orası benim hayata ve tiyatroya bakışımı belirledi. AST’ta aldığım terbiye ve disiplin bütün hayatımı etkiledi.

Altan Erkeklİ: 1975’te girdim AST’a. Rutkay Aziz, ben tiyatro bölümü 1. sınıf öğrencisiyken; Özdemir Nutku’nun ‘Köpenickli Yüzbaşı’ oyununda başrolü bana verdi. 25 yıl boyunca 80’i başrol olan 100’den fazla oyunda oynayarak; sahne gerisinde de Rutkay Aziz’in yardımcılığını yaparak AST’da 2000’e kadar ter akıttım. Bana hayatı öğreten, dünyayı anlatan, beni bugüne getiren yerdir, her şeyi bana veren okuldur AST.

Rana Cabbar: 1960’ta esmeye başlayan; sosyalist rüzgarlarla kurulmuş; sanata Türkiye’de siyaseti de katarak geniş kitlelerin ilgisini çekmiş bir disiplindir AST.

Ölü toprağını üzerimizden attık

Hakan Güven, Vedat Çuhadar ve Mahir İpek, AST’ı 2009’da devraldı. Çuhadar, borçların yeniden yapılandırıldığını; yeni oyunlara başladıklarını söylüyor. 1991’den itibaren AST bünyesinde çalışan Mahir İpek ise yönetime geldiklerinde ellerinde seyircisinin ilgisizlikten elini eteğini çektiği bir AST olduğunu söyleyerek yeni bir repertuvar çıkarmak için epey çaba sarf ettiklerini anlatıyor: “En son Yücel Erten’le yaptığımız ‘Selamün Kalven Karakolu’, yeni bir başlangıç AST için… O hüzünlü, sıkıntılı, ağlamalı günler geride kaldı.”

AST’a, 1992’de ‘Sakıncalı Piyade’ adlı oyunla başlayan tiyatrocu Hakan Güven ise “AST bugün ölü toprağını üzerinden atıp, yeni vizyonuyla her şeyini yenileyip, kendi ölçüsünde dünya standartlarında bir tiyatro salonu haline geldi. Bizden sonra bayrağı taşıyacaklara enkaz değil miras bırakılacaktır” diyor.

Kimler geldi, kimler geçti

Işıl Toprak, İsmet Ay, İsmet Küntay, Kamuran Usluer, Kazım Akşar, Ali Uyandıran, Alp Öyken, Ali Erkazan, Aysan Sümercan, Ayten Uncuoğlu, Cezmi Baskın, Cüneyt Türel, Engin Orbey, Ergun Uçucu, Genco Erkal, Fikret Hakan, Halil Ergün, Mümtaz Sevinç, Rana Cabbar, Rutkay Aziz, Salih Kalyon, Savaş Dinçel, Talat Bulut, Şevket Altuğ, Tarık Ünlüoğlu, Vahide Gördüm, Vasıf Öngören, Altan Gördüm, Selçuk Uluergüven.

RADİKAL Hayat / İpek İzci