Kriz dönemlerinde 15 adımda sosyal medyayı bilinçli kullanma kılavuzu

KAMİL ERYAZAR Sosyal medya, ‘yurttaş gazeteciliği’ olanağıyla özgür ve hızlı habercilik avantajı sağlarken, spekülatif riskleri de içeriyor. Tam emin olmadan ve doğrulatmadan hiçbir şeyi paylaşmayın. Trollerin kötü amaçlarına al...

Kriz dönemlerinde 15 adımda sosyal medyayı bilinçli kullanma kılavuzu (16 Mart 2016)

KAMİL ERYAZAR

Sosyal medya, ‘yurttaş gazeteciliği’ olanağıyla özgür ve hızlı habercilik avantajı sağlarken, spekülatif riskleri de içeriyor. Tam emin olmadan ve doğrulatmadan hiçbir şeyi paylaşmayın. Trollerin kötü amaçlarına alet olmayın.

Ankara, beş ayda terör saldırıları sonucu üç büyük patlamayla sarsıldı. 10 Ekim 2015’te düzenlenen Barış Mitingi öncesindeki canlı bomba saldırısında 103 kişi, 17 Şubat’ta Merasim Sokak’ta düzenlenen bombalı araç saldırısında ise 29 kişi can vermişti. Son olarak da, Kızılay’da Güven Park önündeki otobüs durağında meydana gelen yine bombalı araç saldırısında 37 kişi yaşamını yitirdi.

Bu arada 12 Ocak’ta İstanbul Sultanahmet’te intihar bombacısı ile düzenlenen saldırıda da 11 kişi hayatını kaybetmişti.

Türkiye ardı ardına gelen terör saldırıları nedeniyle zor bir dönemden geçiyor. Herkes diken üzerinde. Bir yandan çoğu genç yaşta yitip giden canlara duyulan üzüntü ve teröre karşı oluşan öfke, diğer yandan kişisel güvenlik kaygıları sonucu gittikçe gerilen bir ortamda yaşıyoruz.

Bu gerilim, ana akım medyanın işlevsizleşmesi nedeniyle haber kaynağı olarak yaygın kullanılan sosyal medyaya da yansıyor. Enformasyon eksikliği, dezenformasyon ve manipülasyonlara yol açıyor. Toplumdaki kutuplaşma sonucu oluşan sağduyu eksikliği bu riski daha da artırıyor.

Sınırlı dezenformatik manipüle bilgiler ve ‘şehir efsaneleri’, sosyal medya sürü psikolojisi ile ‘tevatür-tweet’ler ve Facebook paylaşımlarıyla ekrandan ekrana hızla yayılıyor. İletişim cenneti bir anda iletişim cehennemine dönüşebiliyor.

Başta Twitter olmak üzere, sosyal medyanın toplumsal kriz dönemlerinde önemi daha da artıyor. Bunda sosyal medyanın en hızlı haberleşme seçeneği olmasının yanı sıra öyle ya da böyle baskı altındaki ana akım medyanın habercilik işlevini yerine getirememesinin de etkisi var.

Ana akım medyanın haber akışı kesilince, haber yerine “penguen belgeselleri” yayınlanmaya başlayınca, devreye sosyal medya kullanıcısı ‘yurttaş gazeteciler’ giriyor.

Ancak sosyal medyadaki bu “hız” ve özgür kullanım avantajı, birlikteliğinde ‘kontrolsüzlüğü’ de getiriyor.

TROLLER YİNE İŞ BAŞINDA!

Son günlerde artan terör saldırıları, operasyonlar ve şehit haberleri ile ilgili sosyal medyada yine benzeri sorunlara tanık olunuyor.

Gerçek dışı terör saldırısı duyum ve ihbar paylaşımları, insanları neredeyse evden çıkmaya çekinir duruma getirdi.

Diğer yandan birçok haber, ‘atlatma’ kaygısıyla, doğrulatmaya fırsat olmadan, editoryal süzgeç ve kurumsal bir denetimden geçmeden yayınlanmak zorunda kalınıyor.

Bu yüzdendir ki, bazı “son dakika”lar, ‘internet efsanesi’ çıkabiliyor! Yalan, yanlış, eksik olabiliyor. Kartopu olarak internete düştükten sonra da, sosyal ağlar ve mail gruplarında “retweet’ten forward’a” çığ gibi büyüyerek yayılıyor.

Bu arada etik değerler de unutulup bazen çok acımasız davranılıyor. Enformasyon, dezenformasyon ve manipülasyona dönüşüyor. İletişim kazaları, kitlesel linç hareketlerine yol açabiliyor.

İNTERNETTE SANSÜR VE ERİŞİM YASAKLARI ÇÖZÜM DEĞİLDİR

Sorunun çözümü elbette geçen gece olduğu gibi sosyal medya erişimini yasaklamak ya da yavaşlatmak değildir. Bu tür uygulamalar tam tersine söylentilere dayanan haber paylaşımlarını çoğaltarak riski daha da arttırmaktadır. Netflix’in, GlobalWebIndex verilerine dayanarak yayınladığı rapora göre, Türkiye dünyada internet yasaklarını aşmak için VPN kullanımında Endonezya’dan (%23) sonra yüzde 22 ile ikinci sırada yer alıyor.

Yasaklama kararı, sosyal medyanın toplumsal yararlarının da önüne geçiyor

Diğer yandan ise yasaklama kararı, sosyal medyanın olağanüstü durumlardaki toplumsal yararlarının da önüne geçmiş oluyor.

Çünkü örneğin Facebook, Kızılay’da gerçekleştirilen bombalı saldırı sonrası Ankara için “Ankara, Türkiye’deki Patlama” etiketiyle devreye soktuğu “Güvenlik Kontrolü” uygulaması (Safety Check) ile kullanıcılarının Ankara’daki yakınları hakkında hızlı bilgi almasını sağlarken; Twitter’da da olay yerindeki yakınlarına ulaşamayan kullanıcıların haberleşebilmesi için #ANKKayıp etiketi kullanıma açılmıştı.

ÇÖZÜM SOSYAL MEDYAYI BİLİNÇLİ KULLANMAKTIR

Bir haber duyumu aldıktan sonra yayınlamadan önce en az üç ayrı güvenilir kaynaktan doğruluğunu teyit etmek gerekir. Elbette bu doğrulama çok hızlı ve sistematik yapılmalıdır. Bu bazen 5 – 10 dakika sürdüğü gibi bazen de saatleri bulabiliyor.

Kaynak belirtenler ve hatta link verenler her zaman daha güvenilir oluyorlar.

Bir de amaçlı ya da amaçsız sansasyonel yalan haber üreten ve yayan ‘troll’ tipler var.

YURTTAŞ SORUMLULUĞU İLE BİLİNÇLİ SOSYAL MEDYA KULLANIMI

İşte her zamankinden daha çok duyarlı ama bir o kadar da sağduyulu ve soğukkanlı olunması gerektiği bugünlerde, sosyal medyadaki bu bilgi kirliliğine alet olmamak için manipülatif dezenformatik haberleri nasıl saptayıp, ayıklayabileceğiniz konusunda birtakım somut öneriler:

1– Twitter’da haberi yayan kurum, kuruluş ya da gazeteci, sanatçı, siyasetçi, vb. önemli bir kişiyse, hesabının Twitter tarafından ‘resmi olarak’ onaylanıp onaylanmadığına bakın. Eğer resmi olarak onaylanmış ise hesap adının yanında (mavi tık) “√” check işareti olması gerekir.

2– Takipçi sayısı ve takip ettiklerine bakın. Bu sayılar çok az ise, yeterince güvenilir olmadığını düşünebilirsiniz. Tam tersine, profili ve paylaştığı içeriklerle örtüşmeyen ve robot yazılım panelleriyle sağlanmış gerçek dışı abartılı bir takipçi sayısına sahipse de aynı şeyi düşünmelisiniz.

3– Paylaşımın tarihine ve saatine bakın. Güncel değilse, ‘retweet’lemekten kaçının.

4– Hesap sahibinin önceki diğer paylaşım içerikleri de size güvenirlilik konusunda bir fikir verecektir.

5– Duyurulan haber ile ilgili anahtar kelimeleri önce Twitter’da, yeterli gelmezse de Google’da arattırın.

6– Twitter’daki paylaşılan fotoğrafların yeni ve özgün olup olmadığını anlamak için http://www.google.com.tr/imghp (görseller) sayfasını açarak, fotoğrafı arama kutucuğuna sürükleyin.

7– Bir süre genel yayın akışını izleyin. Bu konu ile ilgili başka bir haber, duyum ve paylaşım olup olmadığına bakın.

8– ‘Retweet’ edilmiş ya da beğenilip paylaşılmışsa, bu kişilerin de profillerine bakarak, güvenilirliklerini teyit edin.

9– Bir haber duyumu aldıktan sonra, yayınlamadan ya da ‘retweet’ yapmadan önce en az üç ayrı güvenilir kaynaktan doğruluğunu teyit etmenizde yarar var.

10– Kaynak belirtilmiş olmasına dikkat ediniz. Hatta haber kaynağına link verilmişse daha da güvenilir olduğunu düşünebilirsiniz.

11– Görsel, gerçek mi yoksa Photoshop’lu mu? Bunun için yöntemlerden biri oldukça basit. Fotoğrafı bilgisayarımıza kaydedip not defteri (notepad.exe) ile resim dosyasını açtığımızda içinde okuyamadığımız bir sürü kod olacaktır. Bu kodlarda CTRL+F tuşu ile “Adobe” kelimesini aratınca Adobe Photoshop CS6 kelimeleri (ya da benzeri Adobe) çıkıyorsa bu görsel Photoshop‘tan geçmiş demektir. Ayrıca görsele sağ tıklayarak açılan özellikler panelinde ayrıntılar kısmından da görsel hakkında bilgiler edinebiliriz. Tabii ki bu yöntemlerin hepsi aşılabilecek yöntemler. Ancak “genellikle” yalan haberleri yaymaya uğraşan kişiler bunlara fazla dikkat etmiyorlar. Bu nedenle oldukça işinize yarayacaklardır.

12– Fotoğraf gerçek bile olsa vahşet, vb. içeren görüntüleri paylaşmaktan kaçının.

13– Her şeyden önemlisi de, kendi akıl, mantık ve vicdan süzgecinizden geçirin! Özellikle son zamanlarda popüler olan Periscope canlı yayın linklerini paylaşmadan önce çok iyi düşünün.

14– Tam emin olmadan ve doğrulatmadan hiçbir şeyi paylaşmayın!

15– Başta ülke yöneticileri, siyasi parti liderleri olmak üzere herkesi eleştirebilirsiniz. Ancak ‘hakaret etmeyin’! Bu tür söylemler, hapis cezasını bile gerektirebilecek suç kapsamına girer.