Fransa’dan Orhan Pamuk’tan sonra Türkiye’ye ikinci büyük ödül

Hakan Günday ‘Daha’ adlı romanıyla Prix Médicis ‘En İyi Yabancı Roman Ödülü’nü kazandı Fransa'nın en büyük edebiyat ödüllerinden Prix Médicis’yi kazananlar açıklandı. 1 Nisan 1958’de Fra...

Fransa’dan Orhan Pamuk’tan sonra Türkiye’ye ikinci büyük ödül (7 Kasım 2015)

Hakan Günday ‘Daha’ adlı romanıyla Prix Médicis ‘En İyi Yabancı Roman Ödülü’nü kazandı

Fransa'nın en büyük edebiyat ödüllerinden Prix Médicis’yi kazananlar açıklandı.

1 Nisan 1958’de Fransız yazarlara verilmeye başlanan ve 1970’ten itibaren dünya yazarlarına verilen ikinci bir ödülle devam eden ‘Prix Medicis etranger’in bu yılki kazananı ‘Daha’ adlı romanıyla Hakan Günday oldu.

Ödül komitesince yapılan açıklamada, Hakan Günday'ın ödülü kaçak göçmenleri konu alan "Daha" adlı kitabıyla aldığını duyurdu.

Edebiyat dünyasında adını, henüz 24 yaşındayken yayımlanan Kinyas ve Kayra romanıyla duyuran Günday'ın, Zargana, Piç, Malafa, Azil, Ziyan ve Az da dahil toplamda 8 romanı bulunuyor. Tarzı hakkında "yer altı edebiyatı" yakıştırması yapılan ve henüz 39 yaşındaki Günday, Ziyan ismi romanıyla da önceki yıl Türk-Fransız Edebiyat Ödülü'nün sahibi olmuştu.

Bu yıl, Femina Yabancı Edebiyat Ödülü'ne de Türkiye'den "Sıcak Külleri Kaldı" romanıyla Oya Baydar aday gösterilmiş ancak ödülün sahibi "Suyun Rengi" romanıyla İskoçyalı Kerry Hudson sahip olmuştu.

Medicis Yabancı Edebiyat Ödülü'ne 2005 yılında "Kar" romanıyla Orhan Pamuk da layık görülmüştü.

Prix Medicis’i kazanan isim ise Nathalie Azoulai olarak açıklandı. Günday’ın romanı ‘Encore’ adıyla Jean Descat tarafından Fransızcaya çevrilmiş ve Galaade tarafından 2015 Ağustos ayında yayımlanmıştı. Prix Médicis étranger’yi 2005 yılında Kar (Neige) romanıyla Orhan Pamuk kazanmıştı.

DAHA: Kaçak göçmenlerin dramatik öyküsü

Hakan Günday'ın Doğan Kitap tarafından yayınlanan ‘Daha’ adlı romanı tanıtım bülteninde şu tümcelerle özetlenmişti:

Siz bu cümleyi okurken, bir yerlerde insanlar, ülkelerindeki savaş, açlık ve yoksulluktan kaçmak için sonu zifiri bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. Ancak bu hikâye o kaçak göçmenlerle değil, onları kaçıranlardan biriyle ilgili. Adı Gazâ. Babası bir insan kaçakçısı, Gazâ da onun çırağı. Henüz 9 yaşında. Yani, hayata ve insana dair, öğrenmemesi gereken ne varsa, hepsini öğrenecek yaşta.

"Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye'dir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır, bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi kapkaranlık ve farları fal taşı gibi otobüslerin, sırf yol üstünde diye, gecenin ortasında mola verdiği kırık dökük bir binanın ada ve parsel numaralarıyla yapılan çıkar hesapları demekmiş. 1.565 km uzunluğunda koca bir Boğaz Köprüsü anlamına geliyormuş. Ülkede yaşayanların boğazlarının içinden geçen dev bir köprü. Çıplak ayağı Doğu'da, ayakkabılı olanı Batı'da ve üzerinden yasadışı ne varsa geçip giden, yaşlı bir köprü. Kursağımızdan geçiyordu hepsi. Özellikle de, kaçak denilen insanlar… Elimizden geleni yapıyorduk… Boğazımıza takılmasınlar diye. Yutkunup gönderiyorduk hepsini. Nereye gideceklerse oraya Sınırdan sınıra ticaret Duvardan duvara…"