Yaşamla Ölüm Arasındaki Anlara İlişkin Son İki Fotoğraf

Dün rastlantı sonucu dünyanın iki ayrı noktasından benzer iki kare fotoğraf medyada yayınlandı. Biri İstanbul Şile’den diğeri ise New York’tan… İstanbul Şile kıyılarında ‘felaket içinde felaket’ yaşandı. Tehlike sinyali veren kömür yüklü gemiye yardıma ...

Yaşamla Ölüm Arasındaki Anlara İlişkin Son İki Fotoğraf (7 Aralık 2012)

Dün rastlantı sonucu dünyanın iki ayrı noktasından benzer iki kare fotoğraf medyada yayınlandı. Biri İstanbul Şile’den diğeri ise New York’tan…

İstanbul Şile kıyılarında ‘felaket içinde felaket’ yaşandı. Tehlike sinyali veren kömür yüklü gemiye yardıma giden Kıyı Emniyeti’ne ait bot, fırtına nedeniyle mendirekte kayalıklara çarptı. Hasar oluşan bottan çıkmaya çalışan kaptan dalgaların arasında kaldı. Bir süre kayalıklarda hayata tutunmaya çabalayan kaptan daha sonra azgın dalgalar arasında gözden kayboldu. Kaptanın mesai arkadaşları sinir krizleri geçirdi. Olay anı CHA kameramanı tarafından saniye saniye görüntülendi. Bu arada herkesin aklına takılan soru da, kurtarma personelinin neden can yeleği giymediğiydi.

Objektiflere yansıyan benzer bir diğer ‘o an’ ise New York’tandı…

‘New York metrosunda korkunç ölüm’, akli dengesi yerinde olmadığı tahmin edilen bir kişinin metro raylarına ittiği 58 yaşındaki Han Ki-suk’u buldu. Polisin verdiği bilgiye göre, Times Meydanı yakınlarındaki bir istasyonda gerçekleşen olayda, Ki-Suck Han etraftakileri rahatsız eden bir kişiyi sakinleştirmeye çalışırken bu kişi tarafından raylara itildi. Düştüğü yerden çıkmaya çalışırken de gelen trenin altında kaldı. Serbest fotoğrafçı Umar Abbasi, Ki-Suck Han’ın ölmeden birkaç saniye önceki halini ‘ölümsüzleştirdi’. The New York Post, önceki gün bunu ‘Ölüme Mahkûm’ ifadesiyle manşetine taşırken, sosyal medyada “Neden oradaki hiç kimse, fotoğrafçı da dahil olmak üzere, Ki-Suck Han’a yardım etmedi. Ve neden gazete bunu manşete taşıdı?” tartışmaları başladı.

New York Post’un manşeti, Afrika’da açlıktan ölmek üzere olan bir kız çocuğuyla onu ‘yemeyi’ bekleyen akbabaya dair 1994 Pulitzer ödüllü ‘o’ fotoğrafı akla getirdi.

Foto muhabirleri ‘gözleriyle’ sadece görmez, aynı zamanda saliselerle yarışarak düşünür ve karar verir. Deklanşöre basmak ise meslekten gelen yaşamsal bir reflekstir.