Dünyada benzeri olmayan İğneada Longoz’unu bile yok edebilecek kadar bu Nükleer Santral aşkı nereden geliyor?

Dünyada bir eşi benzeri daha bulunmayan İğneada’daki doğa zengini Longoz ormanları ekosistemi içerisine Nükleer Santral kurmak için hiçbir gerekçe kabul edilemez Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, Türkiye’de Mersin ve Sin...

Dünyada benzeri olmayan İğneada Longoz’unu bile yok edebilecek kadar bu Nükleer Santral aşkı nereden geliyor? (16 Ekim 2015)

Dünyada bir eşi benzeri daha bulunmayan İğneada’daki doğa zengini Longoz ormanları ekosistemi içerisine Nükleer Santral kurmak için hiçbir gerekçe kabul edilemez

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, Türkiye’de Mersin ve Sinop’tan sonra üçüncü nükleer santralin Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı İğneada’ya kurulacağını açıkladı. Firmalarla görüşmelerin sürdüğünü belirten Alaboyun, “Şu an ilk gelenler Çinliler ile Amerikalıların Westinghouse firması. Mutabakat zaptı imzalandı. Japonların da ilgisi var” açıklamasında bulundu.

Kırklareli'nin Demirköy ilçesine bağlı İğneada, 3155 hektarlık Longoz ormanları Milli Parkı’nın bulunduğu Trakya'nın Karadeniz kıyısında eşsiz doğa güzelliklerine sahip bir kasaba.

Uzun bir süredir termik santral yapımına karşı mücadele veren bu şirin kasaba bu kez de nükleer faciasıyla karşı karşıya.

Milli parktaki Longoz (Subasar) Ormanları, Yıldız (Istranca) Dağlarından Karadeniz sahillerine doğru akan derelerin taşıdığı alüvyonların birikmesi ve mevsimsel olarak sular altında kalması sonucu oluşmuş.

Bu doğa güzelliğinden dünya sadece üç tane var. Amazon ve bir de Afrika’daki Kongo havzasında. Ancak buralarda Longoz ormanlarındaki kumul ekosistemi yok.

Daha önce tabiat koruma alanı, doğal sit ve yaban hayatı koruma sahası olarak farklı statülerle korunan bu ormanlar, 2007’de milli park ilan edildi. 5 gölün yer aldığı 3 bin 155 hektarlık alana yayılan milli park, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın verilerine göre 671 tür bitki, 481 kuş, 61 tür memeli, 28 tür tatlı su balığı, 25 tür sürüngeni barındıran geniş bir biyoçeşitliliğe sahip. Ayrıca Avrupa’nın korunabilmiş en büyük longoz ormanı özelliğini de taşıyor.

'Tek oksijen kaynağımız'

Türkiye’nin enerji açığı açısından nükleer santrale ihtiyacı olmadığını vurgulayan Çevre Mühendisleri Odası Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Başkanı Baran Bozoğlu, santral inşa edilirse bölgeyi bekleyen felaketi şöyle açıklıyor:

“Longoz ormanları, çok kıymetli bir orman alanı. Bu alanın kendi ekosistemi içinde bir bütünlüğü var. Ormanlar o bölgenin yerel iklimini belirleyen bir yapıya sahip. Bölgenin Türkiye’deki en yoğun biyolojik çeşitliliğe sahip alanlardan birisi olduğunu söyleyebiliriz. İstanbul’da kuzey ormanları yok edilirken bizim en önemli oksijen kaynağımız o bölge. Orada belki yeterince bilimsel çalışma yapılmamış, nesli tükenmekte olan canlılar var. Aynı zamanda da önemli yeraltı suyu ve yüzeysel suların döngüsünü sağlayan önemli bir su kaynağı. Nükleer santralle bu alan risk altına girecektir.”

Bozoğlu diğer önemli bir riskin de, herhangi bir kaza durumunda ortaya çıkacak radyasyon sızıntısının bölgedeki rüzgarların akım yönü nedeniyle çok kısa bir sürede doğrudan İstanbul’a ulaşacak olmasını gösteriyor.

Diğer doğal yaşam savunucuları da İğneada'ya nükleer santral yapılmasına karşı çıkıyorlar.

WWF: En ufak sanayi tesisi bile yapılamaz

WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Sedat Kalem: İğneada Longozu, kendine has bitki örtüsü ile Türkiye’nin 122 Önemli Bitki Alanı (ÖBA) arasında. Subasar orman olarak da bilinen bu hassas ortamda yetişen dişdubak-meşe-kızılağaç karışık orman tipinin Türkiye’deki iki nadir örneğinden birine evsahipliği yapan İğneada Longozu, aynı zamanda uluslararası sözleşmelerle korunan bitki türlerinin bulunduğu zengin kumul ve sulakalan florası nedeniyle olağanüstü öneme sahip bir yer. Türkiye’de yalnızca burada kayıtlı bulunan Peygamber Çiçeği (Centaurea arenaria) gibi ülke çapında nadir en az 11 bitki türünün de yaşam alanı.

İğneada’nın doğa açısından önemi, burayı her türlü yapılaşmadan uzak tutulması gereken yerlerden biri yapıyor. Değil nükleer santral en ufak bir sanayi tesisinin bile buraya yapılması, buradaki hassas dengeyi yerle bir edebilir ve geri dönülmez hasarlara neden olabilir. Türkiye’nin pahalı, kaza riski ve nükleer atık sorunu nedeniyle sürdürülemez nükleer enerji santralleri yerine enerji tasarrufu ve verimlilik politikalarını öne çıkararak kalan ihtiyacı güneş ve rüzgar gibi daha çevreci kaynaklardan sağlaması gerekir.

DAYKO: Doktor getireceklerine nükleer istiyorlar

Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (DAYKO) Başkanı Nusret Türkkan: İğneada’daki iki tarafı sit alanı olan Longoz ormanları Amazon ve Kongo’dan sonra dünyadaki üçüncü Longoz ormanı.

Avrupa’daki 12 bin bitki türünün 3200’ü burada. Nesli tükenmiş yaban hayvanlarına longoz ormanı ev sahipliği yapıyor. Karadeniz’in 22 kilometreyle en büyük doğal sahil şeridine sahip. Devlet korumak için 20 milyon gibi çok büyük paralar harcadı buraya.

Karadeniz’in en büyük balık popülasyonunun yuvalandığı yer burası. Kalkan balığı da meşhurdur. Trakya’nın bütün dereleri, nehirlerinin suları Istranca Dağları’ndan doğuyor.

Ancak burası enerji projeleriyle yok edilmek isteniyor. Çimento fabrikası, termik santral, nükleer santral, enerji iletim hatları…Mücadelemiz sonucunda termik santral projesini öteledik. Her gün yeni enerji projeleriyle güne uyanır olduk. Buraya doktor, öğretmen eksikliği var, bunlarla neden uğraşmıyorlar?

KOS: Ne termik ne nükleer

Kuzey Ormanları Savunması'ndan Onur Akgül: Bakan İğneada’ya nükleer santral yapılacağını açıklarken bunu elektrik kesintileri ve seçim güvenliğiyle bağlantılandırıp söylüyor. Bu son derece kirli bir algı yaratma çabası. Nükleer gibi zehirli bir enerji modelini seçim güvenliğine malzeme yapıyorlar.

İğneada, longozlarının yanında her yerinden yaşam fışkıran çok zengin faunaya sahip bir bölge. Binlerce kuşun göç yolları üzerinde. Oraya ne termik ne de nükleer yaptırmamak için mücadeleye devam edeceğiz.

Sadece İğneada’ya değil hiçbir yere nükleer santral kurulmamalı

11 Mart 2011’de Japonya’yı vuran 9 şiddetindeki deprem sonrasındaki tsunami ve Fukuşima nükleer felaketinin üzerinden dört buçuk yıl geçti. 19 bine yakın kişi hayatını kaybetmiş, 125 bin kişi de göç etmek zorunda kalmıştı. Facia, dünya çapında nükleer enerjiye bakışı önemli ölçüde etkiledi ve iyice gözden düşürdü.

Japonya'da felaketin üzerinden dört buçuk yıl geçmesine rağmen yaralar hâlâ sarılamadı. On binlerce kişi hâlâ konteynırlardan bozma konutlarda yaşıyor.

Japon hükümetinin verilerine göre konteynır türü geçici konutlarda yaşayanların sayısı 80 bin dolayında.

Japonya Başbakanı Şinzo Abe, “Fukuşima faciası nükleer enerji konusunda küresel bir kilometre taşı” diyor. Çevre örgütü Greenpeace tarafından facianın dördüncü yıl dönümü öncesinde açıklanan bir rapora göre ise nükleer enerji sektörünün ekonomik ağırlığı ve önemi giderek azalıyor.

Nükleer santrallerin faturası kabarıyor

Greenpeace, birçok ülkenin Fukuşima sonrasında nükleer enerjiye geçiş planlarından vazgeçtiğini veya bu planları ertelediğini hatırlatıyor. Raporda ayrıca güvenlik konusundaki yasal düzenlemelerin sıkılaştırılması nedeniyle, santrallerin işletmesinin de giderek daha pahalı bir hal aldığı vurgulanıyor.

Finansmanı zor

1997'de "alternatif Nobel" olarak bilinen Doğru Yaşam Ödülü'ne layık görülen enerji analisti Mycle Schneider, 1970’li yıllarda altın bir geleceği olduğuna inanılan nükleer santrallerin, günümüzde finansmanının bile zorlaştığına dikkat çekiyor. “Bugün nükleer santrallerin finansmanını üstlenen tek bir büyük ticari banka bile kalmadı. Tüm kredi derecelendirme kuruluşları yeni bir nükleer santrale yatırıma olumsuz not veriyor.” diyen Schneider, buna karşılık, Siemens örneğinde olduğu gibi nükleer enerjiye vedanın da, bu kuruluşlardan olumlu not kazandırdığını hatırlatıyor. Nükleer santral inşaatlarının sayısının ise çok az olduğunu ve sadece belli sayıda inşaat şirketinin ayakta kalmayı başarabildiğini belirten enerji analisti, son olarak, kendini dünyanın bir numarası olarak lanse eden Fransız Areva şirketinin kredi notunun 2014 sonunda ıskarta seviyesine indirildiğine dikkat çekiyor. Rus Atomenergoprom şirketinin notunun da, birkaç gün önce aynı şekilde ıskarta seviyesine çekildiğini kaydeden Schneider, “Yani özetle finans dünyası, hangi ülkeden olursa olsun, nükleer enerji şirketlerine kötü not veriyor.” tespitinde bulunuyor.

Nükleer enerji sektörünün geleceği: “Felaket!”

Bağımsız enerji ve nükleer politika analisti Mycle Schneider, tüm bu gelişmelerin nükleer enerji sektörü için ne anlama geleceğini tek bir kelimeyle özetliyor, "felaket!”.

Tayvan’da nükleer karşıtı yüz binler sokaklara döküldü, hükümet projeyi askıya aldı

Tayvan’da geçen yıl nükleer santral yapımını protesto eden binlerce kişi protesto gösterileri düzenledi.  Polis çok sert müdahale etti.  Ancak Tayvan hükümeti, nükleer karşıtı bu gösteriler nedeniyle yeni projeleri askıya aldığını açıkladı.

Bir Japon Yurttaşından Türkçe Uyarı: Nükleer Felaketiniz Olur!

Fukuşima nükleer krizini yaşayan Japonya’nın Türkiye’de yapacağı nükleer santral konusunda Japon yönetmen videoda “kaygılıyım” dedi, korkusunu paylaştı.

Japon yurttaşları Fukuşima’da yaşanan nükleer felaketi hatırlatan bir Türkçe bir video hazırlayarak, Japon Başbakan’ın Türkiye’ye nükleer santral satmasından dolayı utanç duyduklarını dile getirdiler. Japonların hazırladığı videoda Fukuşima nükleer felaketini yaşayanlar, Türkiye’de kurulması planlanan nükleer santralin bir başka felaket olacağı konusunda Türkiye’yi uyarıyor.

İşte bu yüzden sadece İğneada’ya değil, Mersin, Sinop ve hiçbir yere nükleer santral kurulmamalıdır.

İLGİLİ HABERLER:

Güneş Zengini Türkiye, Neden Güneş Enerjisine Yatırım Yapmıyor?

Güneşi ve Rüzgarı Bol Türkiye’de Doğal Yaşamı Yok Eden Enerji Üretiminde Israr Niye?