Çarpık Kentleşme ve Yapılaşmanın Fotoğrafı

28 Mart’ta Radikal gazetesinde Serkan Ocak imzası ile yayınlanan haber ve fotoğraf, çarpık yapılaşma ve insan hayatının hiçe sayılması konusunda gelinen son noktanın sergilenmesi bakımından çok çarpıcıydı. Beşiktaş Fulya’da deprem riski olduğu gerekçesiyle yıkılan bir b...

Çarpık Kentleşme ve Yapılaşmanın Fotoğrafı (8 Nisan 2013)

28 Mart’ta Radikal gazetesinde Serkan Ocak imzası ile yayınlanan haber ve fotoğraf, çarpık yapılaşma ve insan hayatının hiçe sayılması konusunda gelinen son noktanın sergilenmesi bakımından çok çarpıcıydı.

Beşiktaş Fulya’da deprem riski olduğu gerekçesiyle yıkılan bir bina, çevre sakinlerinin tepkisini çekmişti. Tedbir alınmadan gerçekleşen yıkım sırasında şans eseri herhangi bir kaza olmamıştı. Yapılan; güvensiz yıkımı, insanların rahatsızlığını, yerel yönetimin denetimsizliğini gösteriyor.

Serkan Ocak, dün de konunun uzmanlarına bu belgesel fotoğrafı yorumlattı. Fotoğrafın Türkiye’nin inşaat konusundaki bir tarihini gösterdiğini anlatan uzmanlar, fotoğraftan gördüklerini özetledi:

Hiçbir akıl böyle yapmaz!

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) ekonomisti Esen Çağlar: “ İstanbul binası dendiğinde aklımıza ne geliyor? Londra ya da Paris dendiğinde bir tip yapı geliyor. İstanbul’daki yapılar 5 tip. Bu fotoğrafta da bunların hepsi var. Biri gecekondu (sağ alttaki tek katlı olan), İstanbul’un her yerinde görmek mümkün. İkincisi, gecekondu sahiplerinin yaptığı apartman tarzı gecekondu (rezidansın önündeki 3 katlı yapı). Yıkılan binanın sağ tarafında ise (Laz müteahhit olarak tanımlayabileceğimiz 2000’lerden önce yapılan) 4 katlı olması gerekirken yerel yönetimlerden bir şekilde alınan izinle yapılmış 10 katlı bir yapı var. Bu durum siyasi anlayışın bir göstergesi. Yıkımın solundaki beyaz apartman ise, kat karşılığı bir profesyonele ve de finansal yapısı nispeten daha kuvvetli müteahhide yaptırılmış bir bina. Vasat da olsa bir mimari çizgi var. Beşincisi rezidanslar. Üst gelir grubuna hitaben yapılmış, belli ki yapım izni alabilmek için çok üst düzeyde bağlantı kurulmuş. İstanbul’da binlerce müteahhit var ancak çok az kısmı böyle bir inşaatı yapabilir. Hem finansal yeterlilik anlamında hem de gerekli izinler, ruhsatlar itibarıyla…

Beş örneğin metrekare maliyeti 300 ile 1200 lira arasında değişiyor. Bu da sermaye birikim sürecini yansıtıyor. Bambaşka sermaye yapısını gösteren en önemli gösterge, tüm bu yapıların aynı mahallede olması. Oranın planları nasıldı? Siyasilerin bu planlara nasıl müdahale ettiğini de gösteriyor. Eminim hiçbir akıl fotoğrafta görüldüğü gibi bir plan yapmaz. Olayın bir de deprem boyutu var. 5 tipteki binanın sadece ikisi depreme dayanıklı. Arkadaki plaza ve 2000’lerde yapılmış olan beyaz bina. ”

Çarpık bir kent

İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe: Bu fotoğraf plansızlığın, çarpık kentleşmenin, kaçak ve güvensiz yapılaşmanın bir göstergesi. Mühendislik hizmeti olmadan ortaya çıkarılan kenti özetliyor. Önce altyapı olması gerekiyor. Sonra, plan yapılır, nereye, hangi yapı yapılacak karar verilir. Konut alanı mı, ticaret alanı mı olacak, yoksa sanayi alanı mı? Bu fotoğrafta şunları görüyoruz: Apartman, gecekondular, gökdelen, iki bina arasındaki binanın gelişigüzel yıkılması, gayriciddi yapılan hafriyat çalışması, güvensizlik… İnsanlar yapılan kazının altında bekliyor. Önlem alınmamış. Modern, çağdaş bir kentte aranan durum, bu fotoğraf değil. Böylesi bir yapılaşma altyapısı işlemeyen, trafiği sorunlu, afet sonrası toplanma alanı olmayan, üzerinde bir çalışma yapılmadan gelişigüzel planlanmış, anakent ya da merkezden karar verilen çarpık bir kent tipidir.”

Şehircilik tarihinin fotoğrafı

Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Tayfun Kahraman: “Fotoğraf 1950’lerden bugüne olan seyri gösteriyor. Orada 1950’lere ait gecekondu var (En sağ alttaki tek katlı gecekondu). 1960’larda orta sınıfın inşa ettiği konutlar var (Yıkımın yapıldığı yerin sağındaki pembe apartman). 2000’lerde başlayan kat karşılığı yıkılıp yeni yapılan bir yapı var (Yıkımın solundaki beyaz apartman). Bu apartman yeni sürecin bir sonucu. Kutu gibi çıkmış, mimari açıdan albenisi yok. Ve en arkada da bugünkü Türkiye’ye, bizlerin tasvip etmediği şekilde damga vuran gökdelenler, kuleler. Rezidans gibi yapılar, ayrıcalıklı imar hakları kullanılarak, İstanbul’un siluetini tahrip eden yapılaşma örneğidir. İmar planları revize edilerek yapılıyor.. Türkiye şehircilik tarihinin fotoğrafı olmuş. Yıkımı işi de kat karşılığı bir inşaat projesi. Denetimsiz olduğu iş makinesinden anlaşılıyor. Önlem alınmamış, otopark girişi de molozla kapatılmış. Yerel yönetimlerin denetimsizliğini gösteriyor. Yeni bir inşaat süreci başlatılmış ancak yıkım iznini veren yerel yönetimin denetimi yapması gerekirdi.

RADİKAL